Gözlerini açtığında başta her zaman ki gibu bir sabaha uyandığını düşünse de , yanındaki kızın varlığı aklına geldiğinde boş boş baktığı tavandan gözlerini hızlıca çekip sağ tarafında ki kıza dönmüştü hızlıca.
Gerçekten imtihanlı olmuştu sevgileri , şuan yanındaki kızın varlığına burukça tebbessüm ettiğinde çarpıyordu bu gerçek yüzüne .
O istemez miydi sevdiğini göğsünde uyutmayı, saçlarını koklamayı .. Ama bir yabancı gibi uzaktan bakmak düşüyordu nasibine , galiba sınavı da burada başlıyordu.
Vücudunu tamamen Zeynep'e döndüğünde karısını sadece uzaktan izlerken istediği tek bir şey vardı, bu an hiç bitmeseydi . Bir süre sessizce sevdiği kızın nefes alışverişlerini dinlerken yaşadıkları her şey bir bir sıralanıyordu zihninde. Kendine de hayret etmiyor değildi , Zeynep'i daha ilk gördüğü an olan olmuştu kalbine . Kimseyi sevmeye cesareti olmayan bir adam olduğu için sevdasıyla yüzleşememiş ve acısını da Zeynepten çıkarmıştı o günlerde . Zeynep gittiginde ise hayatında ilk kez birini kaybetmekten böylesine korkmuştu. Kolay kolay kimseyle gönül bağı kurmazdi Gökmen. Dostum dediği arkadaş sayısı bile bir elin parmakları kadardı . Konu Zeynep olduğunda işler nasıl bu hale gelmişti , kendi de anlamıyordu . Daha sonra Zeynep'in dün sorduğu pişman mısın sorusu geliyordu aklına . Ne olmuş olursa olsun , Zeynepten sonra nefes aldığını hissetmişti Gökmen, yaşadığını hissetmişti. Elbette pişman değildi , ama Zeynep'e verdiği cevapla yine paramparça etmişti karısının kalbini ; üstelik inciten olsa kendi canı daha fazla yanarken , inciten de kendinden başkası olmuyordu genelde . Düşündükleri hüzünle kıvrılmasına sebep olmuştu yüzünün .
Bir yerden sonra aklını dinlemeyi bırakmak istemişti Gökmen . Olduğu yerde hafif doğrulurken elinin kendinden bağımsız olarak Zeynep'in saçlarına gittiğine yemin edebilirdi . Zaten iradesini kullanmış olsa , aklı gururu ve kırgınlığını öne sürüp engel olurdu buna biliyordu.
Zeynep'in yüzüne dökülen saçlarını , yüzünden arkaya doğru aldığında açılan alnından öpmek için eğilmişti . Bunu yaparken kalbinin böyle sızlaması normal miydi ? İçindeki sıkıntıyla geri çekilirken buluyordu kendini bu defa . Aralarındaki tek engel Gökmen'in kırılan kalbi değildi , Zeynep uyanık olsaydı engel olacaktı belki de ona , istemeyecekti bunu .
Ne kendi yüreğine , ne de sevdiğinin yüreğine ihanet etmek gibi bir niyeti yoktu Gökmen'in , rızası olmadan ne şekilde olursa olsun dokunamazdı sevdiğine .
Güven de sevgi de karşılıklı olduğunda anlamlı olan duygulardı . Kendisinin ne sevgisinden ne de guveninden zerre şüphesi yoktu ama güveninin sarsıldığı bir şey varsa o da Zeynep'in onu gerçekten sevip sevmedigi sorusu ve ona güvenmiyor oluşunun acı gerçeğiydi .
Düşündükleriyle bir az önce karısını izlerken hissettiği aşkın yerini , aynı hayal kırıklığı dolduruyordu yeniden . Bu hisle yüzünden okunan huzur kaybolurken , sıkıntılı bir soluk verip kalkıyordu yattığı yerden .
Zeynep'in uyuduğundan emin olduktan sonra üzerini değiştirip odadan çıkmadan son kez dönüp bakıyordu yürek ağrısına. Bu halde olmalarına sebep olduğu için kırgınlıkla karışık bir ses tonuyla sitem ediyordu daha sonra istemsizce
- Çok kızgınım sana çok!
Uyanmasın diye yavaşça örttüğü odanın kapısının arkasında nasıl bir kıyamet koparttığını bilmiyordu Gökmen.
Zeynep Gökmen'in kendini izlediğini anladığında , kendini uyuyor sanmasından dolayı gönlünden geçenleri söyleyeceğini düşünerek uyuyor gibi gözükmeye devam etmişti. Sevdiği adam uzunca kendini izlemeye devam ettiğinde sabırsızca nefesini tutmuş , güzel bir şey duymayı umarken aşinası olduğu kokuyu daha yakınında hissettiğinde Gökmen'in kendisine yaklaştığını ve eş zamanlı saçlarında dolaşan elini hissetmişti Zeynep. Öyle ufak bir dokunuştu ki bu , öyle imtina ederek değmisti ki parmakları saçlarına; bu huzuru tarif edemezdi Zeynep. Ama o kadar kısa sürmüştü ki bu an , kısacık bir zaman sonra saçlarından kayıp gitmişti belli belirsiz hissettiği parmaklar .