"Sana isim vermeden önce kendini göstermeliyiz." dediğimde merakla bana baktı.
"Onu nasıl yapacağız be ablam?"
"Hiç mi bir yerden falan yansımıyoruz?"
"Hayır, yansımıyoruz."
"Görmekle ilgili rahatsızlıkları olan insanlar başkalarını nasıl tanıyor, biz de öyle yapalım."
"Nasıl?" diye sorduğunda ona uzanıp ellerini tuttum ve yüzüne getirdim.
Elleri çenesindeyken "Hissetmeye çalış." dedim.
"Bence saçma." diyerek bir elini çektiğinde onu dinlemeyerek diğer elini sıkıca tuttum.
"Denemekten zarar gelmez, en azından kendin hakkında bir fikrin olur."
"Sen benim görünüşümü önemsemeden önce kendine baksana. Sen de nasıl göründüğünü bilmiyorsun." dediğinde yerimden kalkıp yanına oturdum.
"Öyleyse beni deneme tahtası olarak kullanabilirsin."
"Nasıl?"
Elini tutup yanağıma getirdim ve "Kendimi merak ediyorum, nasıl göründüğümü bakmadan tarif etmeye çalış." dedim.
"Bakarak da tarif edebilirim. Sonuçta seni görüyorum."
"Öyle ben de sana yaparım ama benden sonra kendi görünüşünü nasıl anlayacaksın? Öğrenmen lazım."
"Sadece sus diye yapacağım." dediğinde gülümsedim.
Gözlerini yumduğunda diğer elini de çeneme getirdi.
Elleri yüz hatlarım boyunca gezince "Oval bir yüz şekline sahipsin." dedi.
Eli yüzümde dolanırken istemsizce gülümsedim.
Elleri elmacık kemiğime ilerledi.
"Elmacık kemiklerin belirgin, bence bu seni tatlı kılıyor." dediğinde güldüm.
"Teşekkürler."
"Şimdi konuşma, işim bitmedi." dediğinde dudak büzerek "Peki." dedim.
Sağ eli burnuma geldiğinde "Hafif kemerli bir buruna sahipsin. Ucu biraz yukarı doğru." dedi.
Eli dudaklarıma indiğinde istemsizce nefesimi tuttum.
Alt dudağımı okşarken sadece "Dolgun." deyip elini çekti.
Elini çekmesi üzerine alt dudağımı dişlerken elleri gözlerime geldi.
Gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım.
"Kahverengi gözlerin çillerin ile çok uyumlu. Tonları yakın." dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Hile yaptın! Bakmaman lazımdı."
"Bence bu kadar deneme yeterliydi."
"Yine de bakmaman lazımdı. Bu hile sayılıyor."
"Öyleyse hile yaptım."
"Seni kınıyorum." dediğimde güldü ve "Rica ederim." dedi.
"Teşekkür etmeyeceğim, hile yaptın."
"Turuncu saçların da mandalinayı anımsatıyor."
"Turuncu mu?"
Merakla elimi saçıma götürdüm ve bir tutam tutup önüme getirdim.
Gerçekten turuncuydu.
"Uzun saçlarını dahi fark edememişsin, bir de ben görünüşümü bilmiyorum diye bana laf ediyorsun."
"Ben daha yeni öldüm, bana laf yok."
"Laf sana geldi mi yeni öldün, tanıdığım hiçbir ruh bu kadar geveze değil."
"Kaç ruh tanıdın ki?"
"Tanışmadan diğer tarafa gönderdiklerim sayılır mı?" diye sorduğunda "Sayılmaz." dedim.
"Öyleyse ilk ve teksin."
Sırıttım.
"Özel hissettirdi."
"Bu durum sence güzel mi?"
"Her şerde bir hâyır yok muydu? Bak böylelikle tanışmış olduk."
"Bardağa dolu tarafından bakmayı biliyorsun." dediğinde gülümsedim.
"Öyle sanırım."
"Ee bana seslenmek için bir isim bulamadın mı?"
"Ahmet falan mı desem ki? Hem yaşlı hem genç ismi gibi."
"Bilmem, sen bilirsin."
"Ahmet diyerek de tipini harcamak istemiyorum."
"En fazla kaç gün yanımda duracaksın zaten, telaffuz edebileceğin bir isim bul. Yeterli olur."
"Öyleyse Bora'ya ne dersin?"
"Ahmet'e ne oldu?"
"Eledim onu. Bora yapacağım seni."
"Peki, yap."
"Bora, Bora, Bora, Bora... Kolay ve güzel isim."
Güldü.
"Benim de hoşuma gitti."
"Güzel isim bulurum." dediğimde "Kaç isim bulmuş olabilirsin ki?" diye sordu.
"Şey... Hatırlamıyorum."
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Kapı tıktıklandığında kaşlarını çatarak ayağa kalktı.
"Birini beklemiyordun sanırım." dediğimde "Beklemiyordum." dedi.
"Kontrol zamanı falan olmasın." dedim, endişe ile.
"Bilmiyorum, göreceğim. Eğer içeri girecek olurlarsa saklan."
Onu başımla onayladım.
Mutfaktan çıktığında ayağa kalktım ve kapıya yaklaştım.
O sokak kapısını açarken nefesimi tutup içeriye kulak kabarttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.