Hatırladığım yere geldiğimizde heyecanla Bora'nın kolunu tutup sarstım.
"Burasıydı. Burada bisiklet sürüyorduk."
Düştüğüm yere gittim ve "Burada bisikletten düştüm hatta." dedim.
"Burası anladığım kadarıyla üyelik istiyor. Kayıt defterine bakalım, seni de buluruz."
Gülümseyerek "Ev adresim falan da vardır." dedim.
Beni başıyla onayladı.
"Hadi."
Birlikte görevli kulübesine yürürken "Suç ortağını kaybedeceksin, üzülüyor musun?" diye sordum.
"Aksine seviniyorum. Senden kurtulacağım."
"O kadar mandalinalı yiyeceği tek yemek zorunda kalacaksın. Hala seviniyor musun?"
"Üzülmemi mi istersin?" diyerek bana döndüğünde duraksadım.
"Tabii ki hayır. Sadece... İyi ev arkadaşı oluyorduk."
Gülerek "Tabii, bugün kovalamaca oynayıp kavga ettik. Gayet iyi ev arkadaşlığı." dedi.
"Tabii, ideal arkadaşlık."
Görevli kulübesine geldiğimizde içerisinin boş olduğunu gördük.
"Kimse yok mu ki?" diye sorduğumda "Saat geç oldu, mesai saati bitmiştir." dedi.
Bu mantıklı gelirken "Öyleyse rahatız, hadi." deyip duvarın içinden geçtim.
Bora da yanıma ışınlanınca "Bunu bilerek yapıyorsun." dedi.
Anlamamazlıktan gelerek "Neyi?" diye sordum.
"Şu eşyaların içinden geçme olayı. Sürekli hadi deyip duvarın içinden geçip gidiyorsun."
"Öyle mi olmuş?"
"Öyle olmuş."
"Tüh. Öyleyse katlanacaksın. Zaten gitmeme çok kalmadı."
"Doğru, kurtuluyorum senden."
Gözlerimi kısarak ona baktım.
"Benden sonra tüm mandalinaları ve mandalinalı yemekleri yemek zorunda kal."
"Sen gider gitmez mandalina ile ilgili her şeyi dağıtacağım ve bir bin yedi yüz elli dört yıl daha mandalina yemeyeceğim."
"Sana mandalina yedirdim, unuttun mu? Hem o bin küsur senede hiç mi yemedin?"
"Yemedim."
"Çocukken bile mi?"
Beni başıyla onayladığında şok içinde "Nasıl ya?" diye sordum.
"Öyle. Yiyememiştim. Sonra da nefret etmeye başladım."
"Yani bir ilki yaşattım." dediğimde beni başıyla onayladı.
"Öyle, bir ilki yaşattın."
"Ve sen, sana bu ilkleri yaşatan ev arkadaşının gitmesini kurtulma olarak görüyorsun. Yazık. Gerçekten yazık."
Dediğime güldü, ardından "Belki arkandan üzülürüm." diye dalga geçti.
"Sen geç dalganı. Ben gidince arkamdan salya sümük ağlatacaksın. Şimdi sadece beni ne kadar sevdiğinin farkında değilsin. Farkın vardığında çok geç olacak."
"Tabii, öyle olur."
"Olacak, çok üzüleceksin arkamdan."
"Sen öyle diyorsan öyle oşur bücür."
Sırıttım.
"Bunak dev."
Bana gülümseyerek başını öne eğdi.
Gülüşü, yaşıyor olsa herkesi bayıltacak potansiyele sahipti.
"Gerçekten bücürsün. Seninle nasıl baş edeceğim, hiçbir fikrim yok. Senin yüzünden çok koşturacağım, çok."
"Yok, koşmazsın. Bir koşarsın, iki koşarsın, üçüncü koşuşunda nefes nefese kalıp pes edersin. Çünkü yaşlısın, kolay ve hızlı yorulursun."
"Yaşımı eleştireceğine dolapları kurcala. Üyelerin kaydının tutulduğu bir defter olmalı, onu bulmalıyız." dediğinde içerideki kameraya baktım.
"Kameralara kendi kendine açılan dolaplar, uçuşan defterler yakalanırsa insanlar korkar. Sorun çıkmasın."
"Daha sonra kamera kayıtlarını sileriz. Sen bunu dert etme."
Kapalı kapıya bakarken "İçeride kameraları izleyen biri var mıdır?" diye sordum.
"Burası kamera başına görevli biri tutup maaş verecek kadar değerli bir yer değil. Kimse yoktur."
"Peki." dedim ve bana yakın olan dolabı açıp içini kurcalamaya başladım.
Bora kurcaladığı dolaptan kısa bir süre sonra siyah, ciltli bir defter çıkardığında içeriden kalın sesli birine ait bir bağırış koptu.
Bora hızla defteri yerine koyarken "Sana sormuştum!" dedim.
"Dağ başındaki yere niye güvenlik konulur?" diye söylenen Bora'ya "Söyleneceğine bir şeyler yap. Yoksa içerideki her kimse delirecek." dedim.
Bora da içerideki kişiye benim gibi nasıl yardım edeceğini bilmiyordu ama oraya ışınlandı.
Ben de arkasından odaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.