Cemil bizi mahkeme salonuna benzer bir yere ışınladığında şaşkınlık ile çevreye baktım.
Bu kadar hızlı yargılama sürecine gireceği aklımın ucundan geçmezdi.
"Durun!"
Koşarak Bora'nın yanına gittim ve bana şaşkınlık ile bakan kommoları umursamadan Bora'ya baktım.
Biraz hırpalanmıştı.
Yine normal boyundaydı.
"İyi misin?"
Boyunu anında kısalttı ve "Burada ne yapıyorsunuz?" diye sordu.
"Bedenimi... bedenimi bulduk. Gidemememin sebebini öğrendim."
"Nasıl? Hatırlıyor musun her şeyi?"
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır ama gidemediğim için kimse seni suçlayamaz."
Yolda ne yapacağımı planlamıştım.
Hakimlere döndüm.
İkisini daha önce görmüştüm.
"Nasıl kendi suçunuzu bin yedi yüz yirmi yedi senesini işine adamış bir adama yıkarsınız!" diye bağırdığımda salondaki herkes şok içinde bana baktım.
Bora ise "Senesini ezberlemişsin." diye fısıldıyordu.
Durumun ciddiyetinde olmasa gülümseyecekti bile.
Daha önce karşılaştığımız ve rol yaptığımız kommo, Bora'ya "Ne bu hadsizlik? Çabuk arkadaşına söyle kenara çekilsin!" diye bağırdı.
Bora'nın önüne geçtim ve "Onu haksız yere suçlayamazsınız!" dedim.
"Sanırım sana görevlerini düzgün anlatamamış. Bir kommo görevi verilen ruhu diğer tarafa göndermek ile sorumlu."
"Ölen bir insanın ruhunu." diye ekledim.
"Ölmeyen bir insanın ruhu çıkmaz."
"Öyleyse bana niye hastanede bedenimin yaşamsal fonksiyonlar gösterdiğini açıklayın!"
Bora şaşkınlıkla "Ne?" derken "Yaşıyorum!" diye tekrarladım.
"Bedenim hastanede yaşam mücadelesi veriyor! Hala hayattayım! Günlerdir ölmemiş bir bedenin ruhu olarak dolanıyorum ve siz Bora'ya beni görev olarak verdiniz. Söylesenize ölmemiş birinin ruhu nasıl öbür tarafa gitsin?"
"Bu dediğin imkansız." dedi, daha önce görmediğim hakim kommo.
"Öyleyse gidip bedenime bakın. Yaşıyorum ve sizler beni ölmeden gömmeye çalışıyorsunuz!"
"Madem ölmedin niye bunu bize bildirmek yerine kendi başınıza bunu halletmeye çalıştınız?" diye soran, rol yaptığımız hakim kommo.
"Hatırlamıyordum. Hafızam yerinde değildi. Halen daha değil. Birkaç anıdan başka hiçbir şey hatırlamıyorum. Sizin ceza vermek istediğiniz kommo hafızam yerine gelsin diye çabaladı. Sizin hatanızı neredeyse o düzeltmek üzereyken kontrol olması tesadüf mü?"
Bu sadece izleyenleri etkilemek için söylediğim bir cümleydi.
Tabii ki onların da bir suçu yoktu.
Benim durumum özeldi.
Ama ben de Bora'yı kurtarmak için her türlü yolu denemeliydim.
"Bizi mi suçluyorsun?" diye bağıran, rol yaptığımız hakim kommoya, Bora'nın sevdiği hakim kommo, "Dedikleri doğru ise bir suçu yoktur. Görevini yapmak için çabalamış. Keşke durumu bize daha önce bildirseydi." dedi.
"Üzgünüm efendim. Hafızasının olmadığını görünce benden kaynaklı olabilir sanmıştım. Bu yüzden gizleyip hafızasını yerine getirmeye çalıştım."
Güzel.
Bora geç kaldığını söylememişti.
"Keşke bu olanları yargı başlamadan önce bildirseydin cezanı kararlaştırmak için durumu yaratıcımızın huzuruna sunduk." diyen sevdiğimiz hakim kommo ile korkuyla Bora'ya baktım.
"Geç mi kaldım?"
"Hiçbir şeye geç kalmadın."
"İşinden olacaksın!"
"Bu önemli değil. Senin probleminde önemli bir şey bulduk."
"Önemli! Şimdi ne olacak?"
"Karar yaratıcımıza ait. O ne derse öyle devam edeceğiz."
"Ama..."
"Beni düşünüp acele ettiğin için teşekkürler bücür." diyen Bora'ya gülümsedim.
"Sen de günlerdir benim için uğraşıyorsun. Lafı olmaz... Bunak dev."
Bora dediğime gülümserken başını öne eğmişti.
Ne kadar gülsek de bu kadar olan sonrası iyi bir haber beklemiyordu.
"Haber gelene kadar iki kişi gidip Eliz Altaş'ın dediğini teyit etsin." diyen daha önce görmediğim hakim kommo ile görevli iki kişi salondan ayrıldı.
Diğerleri de durumu tartışıyordu.
Herkes bu durumun imkansız olduğunu düşünüyordu.
Ruh ölmeden bedenden çıkmaz.
Kısa bir süre sonra hem bedenimi kontrol etmeye giden kommolar hem de yargının sonucunun belli olduğu mektup geldiğinde salon suspus olmuştu.
Lütfen güzel bir karar okuyalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.