Bora ile akşam yemeği yerken aklım doktor odasındaki kadındaydı.
Çorbadan bir kaşık alır almaz tadını beğenmediğim için kaşığımı geri bıraktım.
Bora'nın neden çorba içmediği anlaşılmıştı.
"Ne çorbası bu? Tadı çok şey... Şey işte. Nimete kötü söz söylemeyeyim."
"Mandalinalı havuç çorbası."
"Ciddi olamazsın."
"Şansımızı denememiz lazım."
"Kimsenin içinde bu çorba kalmaz. Hatta yememek için intihar edilir."
"O kadar da kötü değil."
"Öyleyse sen niye içmiyorsun?"
"Sana özeldi o çorba." diyerek yırtmaya çalıştığında çorbadan bir kaşık aldım ve "Aç ağzını." dedim.
"Yok, sen iç."
"Sensiz olmaz."
Usulca ayağa kalktığında kaşığı kasenin içine koyup "Sakın kaçma." dedim.
"Afiyet olsun, ben doydum."
Mutfaktan çıktığında kaseyi alıp arkasından gittim.
"Gel buraya! Bu çorbayı sen bitireceksin."
"Bak gerçekten istemiyorum. Sen iç, yarasın."
Salonda benden en uzak yerde duran Bora ile çorba kasesini orta sehpaya koydum.
"Kaçamazsın."
"Biliyor musun, ışınlanabiliyorum." dediğinde "Ben de eşyaların içinden geçebiliyorum." dedim.
"Beni bulursan gelirsin." diyerek ışınlandığında "Sonsuza dek kaçamazsın." dedim.
"Sen de o çorbayı sonsuza dek saklayamazsın."
Sesinin geldiği yere koştum ve "Emin olma." dedim.
Onu yakalamak için üstüne atlamıştım ki ışınlanarak kaçtı.
"Adil şartlarda değiliz!" diyerek odadan çıktım.
Salona gittiğimde koltuğa oturmuş gülümsediğini gördüm.
"Gerçekten haksızlık var." dedim ve odadan çıktım.
Pes etmiş değildim.
Sadece Bora öyle sanmalıydı.
Salonun yanındaki odaya girdikten sonra Bora'nın oturduğu yerin tam arkasına geçtim.
Duvarın içinden geçip Bora'nın sırtına atladığımda sırıtarak "Ben kazandım!" dedim.
"Oradan geleceğini biliyordum." diyerek kendini övmeye çalıştığında "Sus ve kaderine boyun eğerek çorbayı bana uzat." dedim.
"Bu kesinlikle olmayacak." diyerek ayaklandığında kollarımı sıkıca boynuna sardım.
"Çok ayıp, hemen beni yere indir."
"Neresi ayıp? Sen üstüme atladın."
"Hak ettin. Mandalina çorbası ne? Mantıklı bir açıklama yap."
"Mandalina ile şansımızı her türlü denemem lazımdı."
"Öncesinde haber vermeliydin." dedim ve sırtından yere atladım.
"Böylesi daha keyifli." dediği için gülerken başıma giren ağrı yüzünden dengemi sağlayamayarak koltuğa oturdum.
Bora endişe ile yanıma otururken başımdaki ağrının şiddeti artmıştı.
"Eliz yavaş ol!" diye bağıran adama gülerek "Sen yavaşsın!" dedim ve bisikleti daha hızlı sürmeye başladım.
"Bak hırslandırma beni."
"Hırslan." dediğimde pedalları hızla çevirerek bana ulaştı.
"Bir şey mi demiştin?"
"Ne demiş olabilirim ki?" diye kıvırdığımda gülerek "Final yerinde görüşürüz." dedi ve beni geçti.
"Hey!"
Arkasından bağırmamı takmadan devam ettiğinde hızlandım.
Engebeli arazide bisiklet sürdüğümüz için bisikletim sürekli taşlara takılıyordu.
En sonunda yere çakıldığımda sızlanarak kanayan dizime baktım.
Beni az önce geçen adam dönüp "İyi misin?" diye sorduğunda "Senin yüzünden hep." dedim.
"Hiç bana suç atma." diyerek bisikletinden indiğinde omuz silktim.
"Hırslandırdın beni. Bak ne oldu."
"Benim hatam yani."
Onu başımla onayladığımda arkasını dönüp önümde eğildi.
"Bin sırtıma."
Sırıtarak sırtına bindiğimde kollarımı ve bacaklarımı ona sıkıca sardım.
"Sıkı tutun, seni tutamam." diyerek bisikletlerimizi iki eliyle sürüklemeye başladığında "Tamam, dikkatli olurum." dedim.
"Eliz iyi misin?" diye soran Bora'ya derin bir nefes verip baktım.
"Bir anım aklıma geldi ama kayda değer değil."
"Nasıl bir anıydı?"
"Biri ile engebeli bir arazide bisiklet sürüyordum. Sonra yere düşüyordum. Eğlenceliydi."
"Nasıl bir yerdi?" diye sorduğunda durup düşündüm.
"Ağaçlarda kayıp olunmasın diye yol tabelaları asılıydı. Dağlık bir yer olabilir."
"Tabelalarda hangi şehre ait olduğuna dair bir simge falan var mıydı? Eskiden takıldığın yerlere gidersek hafızan daha hızlı gelebilir."
"Onlarda değil ama bisikletlerde İstanbul belediyesinin simgesi vardı."
"Mükemmel. Bu şehirdeki tüm bisiklet arazilerini gezebiliriz."
"Hemen mi?" diye sordum.
"Vakit kaybetmeyelim. Ne kadar hızlı hafızan yerine gelirse o kadar iyi."
"Peki, gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.