Bora döndüğünde bıkkınlık ile ona baktım.
"Yarım saattir bekliyorum. Nerede kaldın?"
"Sohbete tuttular, ne yapayım?"
"Direkt ışınlanabilirdik. Niye uğraştık ki?"
"Her şeyi ne güzel biliyorsun bücür." diyerek burnumu sıktığında kaşlarımı çattım.
"Mantıksız bir şey söylemedim bence."
"Herkes buradayken ışınlansaydım bu tuhaf karşılanırdı. Uğramam gerekirdi."
"Her neyse."
"Bizi evinin oraya ışınlamayı planlıyorum. Manavı bulabiliriz diye düşünüyorum."
"Olur, gidelim."
Bora bizi bir sokağa ışınladığında "Ne taraftan gidiyoruz?" diye sordum."
Eliyle yolu işaret ederek "Buradan. Araştırmama göre burada iki farklı manav bulacağız." dedi.
Otobüs durağına bakarak "Arabam olduğunu sanmıyorum. Dolmuşla gidip geliyorsam bu durakta iniyor olabilirim." dedim.
"Hatırlayamıyor musun?"
Olumsuz anlamda kafa salladım.
"Tamam, sorun yok. Biz yürümeye başlayalım. Elbet bir yer tanıdık gelir, evine yakınız."
Onu onayladım ve yürümeye başladım.
Şahin'i ne kadar diğer tarafa göndermiş olsak da ölümünü aklımdan çıkaramıyordum.
Pek bir şey belli etmemişti ama çok canı yanmış olmalıydı.
"Buraları inceleyip hatırlamaya çalışmaktan daha önemli ne var? Niye başka alemlerdesin?" diye soran Bora'ya usulca baktım.
"Nasıl başarıyorsun?"
"Neyi?"
"Yıpratıcı, insanı üzen çok ölüm görüyorsun ama yoluna rahatlıkla devam edebiliyorsun. Ben sadece üç ölüme şahit olarak yoruldum, ağır geliyor."
"Çünkü ben dünyada bıraktıklarını düşünmek yerine öldüklerinde onları bekleyen güzellikleri, biten sınavlarını düşünüyorum."
"Herkes cennete gitmiyor, bunu en iyi senin hatırlaman gerekirdi." dediğimde güldü.
"Merhametli bir yaratıcımız varken cehenneme gitmeye hak kazanan biri için üzülemem. O yüzden onları saymıyorum."
"Ölüm onlar için en güzeli miydi yani?" diye sordum.
"Fani hayatını iyi değerlendiren her insan için ölüm en güzeli. Göremedim ama anlatılanlar bile cennetin gidilebilecek en güzel ve huzurlu yeri olduğunu gösteriyor."
"Öyle tabii ama..."
"Ama?"
"Eğer o kadın daha cesur olsaydı ve kızıyla arabaya hızlıca gitmeyi başarsaydı Şahin ölmeyecekti. Diğerleri gelene kadar dayanabilirdi."
"Bücürüm sana markette ne söylediğimi hatırlıyor musun?"
"Tek bir şey söylemedin. Bunu biliyorum."
"Her şeyi bilemeyeceğini hatırlatmak amaçlı sana gülmüştüm."
"Evet?"
"Şimdi tekrar gülmeliyim." diyerek bana sırıtarak baktığında "Bunak dev! Beni ciddiye al." dedim.
Ona trip atmak amaçlı yürümeye devam ettiğimde "Tamam, tamam kızma." diyerek arkamdan geldi.
"Niye öyle söyledin?"
"Şahin'in vadesi dolmuştu. İlk kurşunu kızı korumak için almasaydı bile kurşunla ya da başka bir yolla aynı zamanda ölecekti. Zamanı geciktiremeyiz. O yüzden normal bir ölüm yerine şehit olduğu için onun adına sevinmeliyiz. Yaşanabilecek en güzel ölümü tattı."
"Yine de düşünmeden edemiyorum."
"Ve kadına kızma, onun yaşadığı durumda bu tarz duygular ve hareketler normal."
"Biliyorum." diye mırıldandım.
"Öyleyse solundaki manava bak. Orası mıydı?"
Geldiğimiz manava baktıktan sonra başımı olumsuz anlamda salladım.
"Tanıdık geliyor ama gördüğüm anıdaki yer burası değil."
"Sorun değil, diğer manav yakında."
"Katilimi bulursak ne yapacağız?" diye sordum.
"Benim görülecek hesabım var, onunla konuştuktan sonra polislere ihbar edeceğim."
"Ne hesabı?"
"Benim bücürüme zarar vermesi gayet yeterli bir sebep."
Bu dediği hoşuma gittiğini itiraf etmeliydim.
"O olmasaydı bücürün ile tanışamazdın, unutma." dedim.
Gülümseyerek "Fark etmez." dediğinde başımı önüme eğdim.
Beni gülümsetmeyi başarmıştı.
"Gülüşünü saklama konusunda anlaştık sanıyordum." dediğinde ona baktım.
"Gülümsememi görmeyi bu kadar isteme, alışırsın. Ayrılmamız gerektiğinde bırakamazsın."
"Orası beni ilgilendirir, sen düşünme."
"Öyleyse benden çekeceğin çok, kendimi fazlasıyla alıştıracağım."
"Şikayetim olmaz."
Ona gülümserken arkasında fark ettiğim şey tüm mutluluğumu alıp götürdü.
O...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasiaHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.