Nakil

1.2K 138 49
                                    

Doktorun odasına ışınlandığımızda içeride bizden başkaları da vardı.

Biri annem ile konuşan kardeşimin doktoruydu.

Masasının arkasındaki dönem sandalyede oturuyordu.

Diğeri ise başka bir doktor olmalıydı. Önlük giyiyordu.

Masanın önündeki deri, tek kişilik koltukta oturuyordu.

Sohbetlerini dinlemeye başladık.

Onlar buradayken etrafı kurcalayamazdık.

Belki İsmail bizi dinlemişti ama bu doktorlar yaşananları dışarıya yayabilecek potansiyele sahipti.

İşimizi riske atamazdık.

Konu kardeşime geldiğinde heyecanla onları dinlemeye başladım.

"Polisler ile gelen saldırıya uğramış kızın durumu nasıl? Bir gelişme var mı?"

Doktor saatine baktıktan sonra "Yenice ambulantan inmiş, yeni hastanesine girmiş olmalı." dedi.

"Nakil mi ettiniz? Niye? Hatice Hanım kızına sizin bakmanızı özellikle istemişti."

"Yarım saat kadar önce kalbi durdu. Hayata döndürmeye başardık ama bedeni çok yoruldu. Eh burası çok büyük bir hastane de değil. Onu daha kapsamlı bir hastaneye naklettik."

Bunun anlamı neydi?

Kardeşim ölüyor muydu?

Annem bir kızını daha mı kaybediyordu?

Onun kalbi dururken ben geçitten geçmiştim.

"Kızcağız daha yirmili yaşlarında, çok genç. Ailesi de büyük acılar yaşıyor. Burada yıpranmasına izin vermemen iyi olmuş."

Duyduklarım beni korkuturken Bora'ya baktım.

O bana iyi geliyordu, güven veriyordu.

Korkularımı dindiriyordu.

"Kardeşim... Ölüyor mu?"

"Eğer hayata tutunma şansı olmasaydı nakil etmekle uğraşmazlardı. Yoğun bakımda boş yer var, orada ölmesine müsaade edilirdi."

"Üzülmeyeyim diye demiyorsun, değil mi?"

"Tabii ki hayır. Ciddiyim. Gittiği hastanede de eminim iyileşiyordur."

"Hangi hastaneye gittiğini bulabilir miyiz? Onu görmek istiyorum."

"Tabii buluruz ama benim öncesinde yeni bir işim var. Onu diğer tarafa götürmeliyiz. Sonrasında istediğimiz gibi hastaneleri gezeriz. Olur mu?"

"Tabii olur." dedim.

"Burada başka işin kalmadıysa gidelim." dediğinde onu başımla onayladım.

"Gidebiliriz."

Bora elimi tutup bizi ışınladığında bir alışveriş merkezine varmıştık.

Bora ölecek olan yaşlı kadını işaret ederken "Onunla ilgileneceğiz." dedi.

Ona cevap verecekken giyim mağazasına giren Gökhan dikkatimi çekti.

Onu fotoğraflardan hatırlıyordum.

Yanında bisiklet sürdüğüm arkadaşım da vardı.

"Bora şunlar benim arkadaşlarım." diyerek işaret ettiğimde onlara döndü.

"Biri Gökhan. Diğerinin adını hatırlamıyorum ama bisikleti onunla sürüyordum."

Bora saatine baktıktan sonra "Kadın dakikalar sonra ölecek. Onları izleyemem." dedi.

"Ama..."

"Sen izle. Ben sizi sonra bulurum."

"Tamam." dediğim ve heyecanla arkadaşlarımın arkasından koştum.

Onlara yetiştiğimde ikisinin de yorgunluktan perişan olduklarını gördüm.

Onlara olabildiğince yaklaştım.

"Nasıl şeylerden hoşlanır ki?" diye sordu, adını bilmediğim arkadaşım.

Gökhan, "Bol ve rahat olsa daha iyi. Uyandığında o tarz şeyler ister." dedi.

"Doğru diyorsun." diyerek kadın spor bölümüne yönülen adını bilmediğim arkadaşımın arkasından yürüdüm.

"Onu özlüyorum." diyen Gökhan yorgunlukla duvara yaslandı.

"Ben de özlüyorum ama uyanacak, ona inanıyorum. Kardeşim güçlüdür. Çocukluktan beri güçlüdür."

Kardeşim...

Lafın gelişi mi söylemişti?

Sanmıyordum.

"Kardeşinin benimle uğraşmasını dahi özledim." diyen Gökhan ile diğeri gülümsedi.

Onu dikkatle inceledim.

Kahve saçlarında turunculuk vardı.

Benziyor muyduk?

Biraz.

"İlla tekrar uyanacak. Bizi o da bırakmaz. Tanıyorum onu. Keşke iki küçük kız kardeşim de uyanabilse."

"Keşke."

Gözlerim dolarken "Abi." dedim.

Hatırlamıyordum ama hissediyordum.

Abim...

"Eliz."

Bana seslenen Bora'ya döndüm.

"İşini hallettin mi?" diye sorduğumda gülüp "Beni sapık bile sandı." dedim.

"Ne yaptın ki?

"Alt tarafı yere düşünce yardım etmek için elimi uzattım."

"Büyük hata yalnız."

Güldü.

"Sen bir şeyler hatırladın mı?"

"Hayır ama öğrendim."

Abimi parmakla işaret ettim.

"O benim abim."

MandalinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin