Bora ile yolda yürürken ortam sessiz olduğu için konuşma gereği duydum.
"Neden baban yüzünden mandalina sevmiyorsun?"
"Çok severdi. Onun sevdiği şeyleri istesem de sevemiyorum. İğrenç bir herifti."
"Üzgünüm ben de sana yedirdim. Bilsem yapmazdım."
"Dediğin gibi bilmiyorsun, sorun yok."
Tebessüm ettim.
"Yaşlılıktan biraz huysuzsun ama iyi birisin."
Kaşlarını çatarak bana döndü.
"Yaşlı mı? Sadece bin yedi yüz elli dört yaşındayım."
"Bu sence de büyük bir sayı değil mi?" diye sorduğumda kısa bir süre düşündü ve "Değil bence." dedi.
"Senin için tam olarak yaşlılık ne zaman oluyor?"
"Yaşlanınca göreceğim."
Ona yanaştım ve koluna hafifçe çarparken "Kabul et, yaşlısın." dedim.
Gülerek o da benim koluma çarptı ve "Değilim." dedi.
Demek savaş istiyordu.
Daha sert ona çarptım ve "Öylesin, kabullen." dedim.
Ellerim arkamda yürürken o da dozajını arttırıp bana çarptığında dengemi koruyamayarak yere düştüm.
Yerde oturarak sızlanırken bana bakıp kahkaha attı.
"İnsan az yavaş olur. Ölüyordum!"
"Sen zaten ölüsün."
"Tekrar mı öleyim?"
Elini bana uzattı ve "Bu imkansız." dedi.
Elini tutup ayağa kalktığımda üstümü silkeledim.
"Yine de yavaş olmalıydın, kendi cüssenin farkında değil misin?"
Durup önce kendine, sonra bana baktı.
"Bizim yaşadığımız dönemlerde bu boy ve cüssedekiler küçük görünürdü."
Ona başımı kaldırarak bakarken "Gerçekten geçmişte insanlar senden bile büyük müydü?" diye sordum.
"Öylelerdi, zamanla çevresel faktörler yüzünden insanların boyu kısaldı."
"Peki sen kaçsın? Boy falan."
"Hiçbir fikrim yok."
Onu baştan aşağı süzdüm ve "İki metreden fazlasın." dedim.
"Rahat."
"Üç?"
"Olabilir."
"Ee sen devsin." dediğimde kahkaha attı.
Bozularak kendi boyuma baktım.
"Bir yetmiş bile yokum."
"Öldüğün zamana göre boyun normal, sızlanma."
"Bacak boyum falan daha uzun olabilirdi."
"O zaman nasıl dolaplarıma sığacaksın?" dediğinde gülüp "Onda da sığamadım, bedenim iki farklı dolaba anca sığdı." dedim.
"Yayılarak oturursan tabii sığmazsın."
"Sensin yayılan."
Boy konusu ile kafama onlarca soru takılmıştı.
"Evin o kadar da dev insanlar için değil, nasıl sığıyorsun?"
"Senin için bazı şeyleri değiştirdim. Yoksa tezgaha bile yetişemezdin."
"Hee."
Devamını getirmem için bana baktığında üfleyip teşekkür ettim.
Gülümsedi ve "Rica ederim." dedi.
"Neyse sen az önceki sorumu yanıtla. Biz ışınlanabiliyoruz, yani sen ışınlanıyorsun. Ben seninle gelebiliyorum. Öyleyse niye eve onca macera yaşayarak girdik?"
"Direkt eve ışınlansaydım sıcağa alışamayıp sorun yaşardın."
"Bundan sonra fiçuv fiçuv ışınlanabileceğiz, değil mi?"
"Fiçuv fiçuv?"
"Fiçuv fiçuv."
"Işınlanırız tabii ama fiçuv fiçuv mu olur emin değilim."
"Olur olur." dediğimde güldü.
"Sen öyle diyorsan olur."
Gülümserken Bora "Eliz." dedi.
"He, söyle."
Kibarlıktan yine ödün vermediğim için beni onaylamazken "Ufak bir sorunumuz var." dedi.
Kaşlarımı çatarken "Ne sorunu?" diye sordum.
Bir yere ,birine, gözlerini ayırmadan bakıyordu.
Merakla onun baktığı yere baktığımda bir adamın bize doğru yürüdüğünü gördüm.
Bora bana daha önce defteriyle bu adamı göstermişti.
Hakim görevi yapan kommoydu bu.
Çekinerek Bora'ya yanaştım.
Kommo yanımıza geldiğinde Bora'ya baktı ve "Seni görev başında gördüğüme sevindim." dedi.
"Her gün görev başındayım. Siz görmüyorsunuz."
"Öyledir tabii. Hazır denk gelmişken ölen kardeşimizi nasıl uğurladığını izlemek isterim."
Tedirgin olarak Bora'ya baktım.
Gidemiyordum ki.
Gidememe sebebim sorulduğunda hafızamın olmadığını söyleyecektim.
Bu hakim görevi yapan kommo ise cesedime gitmek isteyecekti ama Bora beni geç aldığı için cesedin yerini bilmiyorduk.
Ne yapacaktık?
"Tabii." dedi, Bora.
Ne yapacağını düşünüyordu ama bilemiyor gibi görünüyordu.
Ona bir şekilde yardım etmem lazımdı.
Ama nasıl?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.