Bir ay geçmişti.
Hayatımın dönüm noktasının üzerine bir ay geçmişti ve yeni yeni düzenime kavuşuyordum.
Gördüğüm rüyanın da etkisinden çıkıyordum.
Tabii rüya ise.
Bisikleti yerine yerleştirdikten sonra İsmail'e baktım ve "Gece vardiyasını bırakmışsın." dedim.
"Uykusuzluk yordu." dediğinde gülümsedim.
Bora ile onu korkuttuğumuz için olmalıydı.
Rüya denilenlerin gerçek olduğunun yeni bir kanıtıydı bu.
Evde de Bora ile kullandığımız eşyaları bıraktığımız yerlerde bulmuştum.
Mesela albümlerim.
Rüyamı tek Gökhan'a anlatmıştım.
Onun da bana pek inandığı söylenemezdi.
Ona göre evde bulduğum kanıtlarıma inanamazdık.
Evin öncesinde de öyle bırakıldığını, rüyamda farklı yerlerde hayal edip doğru yere koyduğumı söylüyordu.
"İyi yapmışsın. Geceleri ürkütücü oluyor." dedim ve Gökhan'a döndüm.
"Bak işte. Rüya değilmiş."
"Adam doğruyu söylüyor da olabilir."
"Ama bu kadar tesadüf tuhaf değil mi? Sizinle konuşan polis Bora'ydı. O bir kommuydu."
"Anlattıklarına göre Bora işinden kovuldu, cehenneme gitti. Değil mi?" diye sordu.
"Evet, öyle oldu."
"Öyleyse karakola gittiğimizde öyle birinin çalışmadığını göreceğiz."
Kendine kanıt ararken bana bulmuştu.
"Haklısın, gidip görelim." dedim ve gülümseyerek arabasına yürüyüp ön koltuğa oturdum.
Gökhan da arkamdan gelip şoför koltuğuna geçtiğinde "Fazla heveslendin. Bu kadar kendini umutlandırıp sonrasında üzülme." dedi.
"Dediklerim doğru olduğu için üzülmeyeceğim."
Arabayı çalıştırırken "Eliz." dedi.
"Efendim."
"Tesadüfler benim de dikkatimi çekti, yalan söyleyemem ama anlattıkların... İmkansız değil mi?"
"Öyleyse polisle konuşmanızı nasıl bildim? O Bora'ydı, ben de yanındaydım."
"Tamam mantığa uymuyor ama dediklerin de çok uç değil mi? Ümitlendikten sonra kırıl istemem."
"Öyleyse bu yaşananlara mantıklı bir açıklama getir."
"Astral seyahat?"
"Çok mantıklısın."
"Kızım ne bileyim, bence de olanlar çok tuhaf ama aklıma gelen tek açıklama bu."
"Gidince haklı olduğumu göreceksin."
Tartışmanın işe yaramayacağını görmüştü.
"Tamam güzelim, oraya bir gidelim. Göreceğiz."
"Peki." diye mırıldandım.
Yolculuğun devamında bu konu pek açılmamıştı.
Gökhan gözlerim ile görüp öğrenmemi istiyordu.
Karakola geldiğimizde heyecanla arabadan indim ve Gökhan'a baktım.
Bora'nın burada olmadığını görüp Gökhan'ı inandıracaktım.
İnandırmak onun açısından bir işe yaramazdı belki ama ben aslında olmayan birine aşık olmadığımı görmüş olurdum.
Karakoldan içeri girdiğimizde Gökhan, "Eğer ben haklı isem Bora burada ve çalışıyor. Onu görünce absürt bir tepki verme." dedi.
"Absürt bir tepki?"
"Oradaysa gördüklerin gerçek olmuyor. Buna göre tepki vermezsen Bora seni sapık dahi sanabilir."
"Anladım." diye mırıldandım.
Karakolda yürümeye devam ederken gözlerim çevrede dolanıyordu.
Yanımızdan bir polis geçerken onu durdurdum ve "Kolay gelsin. Bora Bey'i arıyordum da, burada çalışıyor. Yardımcı olabilir misiniz?" diye sordum.
Polis memurunun onu tanımamasını beklerken "Biraz daha ilerleyin, koridorda." demesi beni şoka uğratmıştı.
"Teşekkürler."
Polis giderken Gökhan'a döndüm.
"Başka Bora da olabilir."
"Görelim." deyip yürüdüğünde arkasından gidemedim.
Ya haklıysa?
Gördüklerim rüyadan ibaretse ve Bora ile yaşanan her şey gerçeklik dışıysa?
Derin bir nefes aldım.
Kaçmanın anlamı yoktu.
Gökhan'ın arkasından gittim ve baktığı yöne döndüm.
Bora...
Buradaydı.
Karşımda, canlıydı.
Ellerim titrerken Gökhan'a "Yani onlar..." dedim.
"Dediğim gibi bir rüyadan ibaret. Doktorun söylediği gibi gerçekçiliğinden ötürü anlayamadın."
"Ama..."
"Güzelim Bora ile yaşadıkların, o ruh olaylarının hepsi bir rüyadan ibaret."
Gözüm dolarken "Bir aydır onu severek yaşıyorum." dedim.
"Ama buraya ağla diye getirmedim ki." diyerek yanağımı okşadığında ofladım.
"Gökhan yaşananlar, ona olan sevgim rüya olamaz."
"Rüya olmasaydı işten atılmasına rağmen nasıl burada olabilir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mandalina
FantasyHafızasını kaybeden bir ruhu öbür tarafa götürmek ile sorumlu olan kommonun ve ısrarla öbür tarafa gidemeyen bir ruhun aksiyon ve heyecan dolu hikayesi.