15. BÖLÜM

8.5K 430 866
                                    


Yeşil ve kahverengi kalplerinizi alabilir miyim?

💚🤎

Göksel, Sen Orda Yoksun

15. BÖLÜM

Orman yeşillerine baktıkça oradaki sarmaşıklara tutunuyordum, onlar beni sarıp sarmalıyor, kendine tutsak ediyordu. Söylesene Efe, sen bana böyle bakarken ben nasıl sağlıklı düşünebilirim? Bozuk plak gibi söylediği cümle beynimin içinde yankılanıyordu. Ne demişti o? Başka evren.. En güzel halinle... Olabilir miydi? Bizimde bir günlük başka evrenimiz olabilir miydi? Yoksa koca bir saçmalıktan mı ibaretti bu söyledikleri? Aklım karmakarışık olmuştu, çözülmesi gereken düğüme bir tane daha atmıştı.

Gözlerindeki sarmaşıklar hareketlendi ve beni sıktı. Bana doğru eğildiği için ona başımı hafifçe kaldırarak bakıyordum. Dudaklarımızın arasında o kadar az bir mesafe kalmıştı ki sıcak, ferah nefesi yüzümü okşuyordu. "Nasıl olur?" diye fısıldadım bakışlarım bir an nemli dudaklarına düşerken. "Olur mu?" Beni ikna etsin istiyordum sanki, beynimdeki bütün hücreler olsun diye haykırıyorlardı dilim yerine.

Dudakları belli belirsiz kıpırdadı, "Olur." Dedi yavaş ama tok bir sesle. Sesindeki o güven ve keskinlik nefesimi kesmeye yetmişti.

Hayır, Rana. Mantıklı düşünmüyorsun şu an, kendine gel.

Kendime gelmeliyim, kendime gelmeliyim, kendime gelmeliyim...

Efe'nin bana yaklaşan yüzüyle kafam iyice karıştı, gözlerimi sımsıkı yumdum. "Olmaz," dedim, kararsızlığın tohumu zehir olan dudaklarımı aralayarak. Durdum, aldığım derin nefes göğsünü havaya kaldırdı usulca. "Olmaz ki..." dedim, daha sonra çocuk gibi beni inandırması isteyerek. Ben ne yapıyordum, neden yapıyordum bunları bilmiyordum. Tek bildiğim zihnim karışıktı, bulanıktı.

"Gözlerini aç Rana, bana bak, göreyim toprakları yeşersin yeşillerim."

Boğuk sesi kulaklarımda yankılandı. "Efe..."

"Aç, gözünü seveyim."

Başımı hiddetle iki yana salladım. "Açamam da cevap da veremem."

"Verirsin güzelim." Dedi, ılıman bir sesle. "Açarsın gözleri. Yaparsın sen. Hadi," dedi üsteleyerek.

Sımsıkı kapattığım gözlerimi yavaşça açtığımda gözlerim sızladı. Yüz yüze gelince kirpiklerim titredi. "Efe, korkuyorum..."

Elleri hala yanaklarımdayken usulca okşamaya başladı, buradayım dercesine. "Kimden?"

"Kendimden."

"Neden?"

"Yanlış karar almak istemiyorum," aldığım derin solukla gelen orman kokusu ciğerlerimi yaktı. "Ben yapamam Efe, ben seninle başka evrende olamam, üzgünüm ama ben yapamam."

Sırta vurulan darbe gibi öne doğru savruldu bedeni. Düşmedi ama daha çok canı yandı. "Rana," dedi ağlamaklı, boşluktan gelen bir sesle. "Ben bu hayatta kimseye yalvarmadım ama sana yalvarırım, lütfen bir günlükte olsa bizimde başka bir evrenimiz olsun." Durdu biraz. "Lütfen..."

Gözlerindeki gördüğüm yalvarma sesiyle karışınca ne diyeceğimi bilemedim. Kötü birisi olmak değildi derdim, ona bunu yapmaktan da zevkte almıyordum ama sonunu düşünüyordum, nasıl devam ederdim başka evrenden sonra?

"Efe," dediğimde hemen başını biraz daha eğdi, yanaklarımdaki ellerinin baskısı arttı.

"Ne olur..." Sesinden oluk oluk akan duygu silsilesiyle yerle bir oldum. "Bak, unuturum sonra, böyle bir şeyi sadece senin için unuturum." Dudakları o kadar yakındaydı ki biraz daha yaklaşsa değecekti dudaklarıma. "Ne olur... Rana, bir günlük başka evrende olalım, sana geç kalmamışım gibi, beni görmüşsün gibi."

Orkideler AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin