25. BÖLÜM

12.5K 502 219
                                    

Uzun zaman sonra merhaba, oy ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalar dilerim.

Billie Eilish, everything i wanted

Can Ozan, Ağlama Ben Ağlarım

25. BÖLÜM

Korkum ilmek ilmek işlenen bir örgü gibiydi. Neden korktuğumu dahi bilmiyordum ama Efe'yi gördüğüm an elim ayağım boşalmış gibi olmuştu. Onu kaybetmekten korkuyordum, o kadar korkuyordum ki içim deli geçiyordu bu his. O kadar çok korkuyordum ki nefessiz kalıyordum, canım yanıyordu, gözlerim tuzlu yağmur damlalarınla döşeniyordu. Kuruyan dudaklarımı ıslatarak geri çekildiğimde ne Ahmet'in dedikleri ne de Uğur'un dedikleri kulağımdaydı, zaten o kadar çok saçmaydı ki şu an yaşanan şeyler düşünemiyordum. Sanki beynim durmuş, bütün işlemler gerçekleşmiyordu. Bu kadar olamaz dedikçe hepsinin olduğunu görüyordum, başıma gelenler beni gerçeklik algımı yitirmeme sebep olmaya başlamıştı.

Ahmet. Aptal çocuk. Efe'den ayrıldığımda o orman yeşili gözleri heyecanla bana bakıyordu. Ben ne demiştim, ne diyecektim? Hayır, şimdi değil o sus dedi. Sus Rana. Yarım yamalak hislerinle çocuğun kalbinle oynama. Bunu hak etmiyor.

Dudaklarım gibi kuruyan boğazımla yutkunmaya çalıştım. Ardından titrek bir gülümseme sundum. "Gidelim." Dedim sadece, nefesim boğazıma dizilmişti, kulaklarım uğulduyordu.

"Barıştık mı?" diye sordu sakin ve bir o kadarda tatlı bir sesle, başını yana yatırmış yüzüme daha rahat bakıyordu şimdi. Kaşları kaldırarak "Hı?" diye mırıldandı.

"Efe," derken bakışlarımı kaçırmıştım. Dudaklarımı dilimle ıslatıp biraz önce çalıştığım yutkunmayı şimdi gerçekleştirdim. "Küsmedik zaten."

Bakışları yüzümden ayrılmak istemese de kısa bir an omzumdan arka tarafa doğru kaydı ve kaşları hemen çatıldı. "Ne oluyordu orada? Bütün kıl olduğum kişiler toplanmış."

Doğruyu söylemek istesem de Efe şu an duyduklarından sonra Ahmet'le gerçekten berbat bir kavga edebilirdi, bunu istemiyordum. Bu yüzden dilime kemik oluşturdum, bütün demek istediklerim içime attım. Derin bir nefes alıp ciğerlerimi ferahlatmaya çalıştım. Hayır, bu kadar kasmamalıydım, yalan söylediğimi anlardı. Hayır Rana, o sen kasmasan da anlardı, o seni hep anlardı.

Başımı omzumun üstünden arkaya çevirdim ve üç kişiye baktım. Uğur ve Bade aynı pozisyonda dururken karşılarındaki Ahmet'e bakıyordu ama Ahmet'in onlara baktığını söylenemezdi. Ahmet'in acı kahverengi gözleri eskisi gibi öfkeyle parlayarak bana bakıyordu. Büyükçe yutkunma ihtiyacı hissetsem de buna engel oldum. "Konuşuyorduk." Dedim kısık bir sesle, kendim zor duymuşken onun duyup duymadığına dair şüphelerim vardı.

"Konuşuyordunuz?" Diye sordu şüpheyle. Başım ona döndük olmadığından görmüyordum yüzünü ama çatık kaşları merakla kaldırdığını, daha sonra yeniden çattığını hissedebiliyordum. "O geri zekalı çocuk neden buraya ebesini sikmişiz gibi bakıyor?" diye sordu daha sonra.

Bende bilmiyordum Efe, bende bilmiyorum neden öyle bakıyor. Bilmiyorum, ah bilsem bir bilebilsem...

"Her zamanki Ahmet, değiştiğini sanmak aptallık olurdu." Derin bir nefes alarak ona baktım tekrardan. "Bade, Ahmet'in kendisine karşı duyguları olduğundan şüpheleniyormuş." Diye ne konuştuğumuz konusunda kısa bir bilgi verdim.

Efe'nin aralanan dudakları, şaşkınlık emareleri yüklenen bakışlarına kahkaha atmak istesem de dudaklarımı birbirine bastırarak bunu ertelemeye çalıştım. Çünkü yeterince ortam gergindi, daha fazla germek istemiyordum. Evet, bu bir gülüşle olabilirdi. Çünkü insan kendisini mutsuzken başkalarının mutluluğunu kaldıramayan bir varlıktı.

Orkideler AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin