19. BÖLÜM

6.7K 290 82
                                    

19. BÖLÜM

Kaybettiğim bir savaşın ortasında tek başıma yüzüyordum. O gün ben uçurumdan atlamamıştım belki ama o gün babam atlamıştı. Şimdi yoktu. Beni bu hayatta gerçekten seven kişi sadece Efe kalmıştı. Annem vardı, ablam vardı ama yoktular.

Aslında var olan bir kişinin hiç olmaması kadar üzen bir şey yoktu belki de bu hayatta.

Babamın üstüne atılan neredeyse çamur olan toprağa bakarak iç çektim. İki gündür ağlamaktan helak olmuş bir haldeydim. Yanımdaki bedene daha sıkı sarıldım. Burnuma hücum eden orman kokusunu soludum. "Baba," diye fısıldadım kimsenin duymayacağını bile bile. "Gittin mi sen şimdi?"

Şakaklarıma konan sıcak dudakların baskısıyla gözlerimi yumarak Efe'ye daha çok sokuldum. "Şşşhh," diye fısıldadı yatıştırıcı bir tonda. "Daha fazla ağlama."

"Benim kimse kalmadı Efe." Bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçtığında gözlerimi sımsıkı yumdum. "Benim bir babam vardı, o da yok artık."

Saçlarımın arasında dolandı nefesi. "Bundan öncesinde de ben vardım, şimdi de ben varım. Herkesinim ben senin. Yalnız falan değilsin, böyle düşünme ne olursun güzelim." Orman kokusu, toprak kokuma karıştı.

"İyi ki varsın Efe." dedim kendimi biraz geri çekerek. Gözlerimden geçen dalgalanmalar içimde kopan fırtınanın eserlerindendi. "Hep olursun değil mi? Sende gitmezsin değil mi?"

Merhametin sarmaladığı yüzü gülümsedi. "Sen gitmediğin sürece ben asla gitmem Rana. Yeter ki sen gitme."

"Rana." diye bir ses duyduğumda Efe'den tamamen uzaklaştım. Karşımda üstü başı çamurlara bulanmış olan Ahmet bana sıkıntıyla baktı. "Allah rahmet eylesin." Gözlerim büyük postallarına kaydı. Babama bir kürek de o toprak atmıştı. O kimdi ki babama toprak atmıştı? O benden nefret etmiyor muydu? Derin bir nefes alıp verdi. Gözleri Efe'ye kaydı. "Ona dikkat et. İyi değil."

Efe'nin başını salladığını hissettim. "İyi miyim olacaktım ben bir de?" diye güldüm sinirle. "Benim babam öldü. Ben nasıl iyi olurum ki?" sesim, dediklerimin aksine çocukça çıkmıştı. "Ben, nefessiz kaldım burada." diye Efe'ye döndüm. "Ben nefes almak istiyorum." Etraf o kadar kalabalıktı ki babamın ne kadar çok seven insan olduğunu bir kez daha gördüm. Her yer insan kaynıyordu ve annem yüzüne takındığı sahte üzüntüyle onlara geldikleri için teşekkür ediyordu.

"Gitmek mi istiyorsun?" diye sordu bana inanamıyormuş gibi. Haksız da sayılmazdı. Ben babamın daha şimdi gömmüşken ondan uzaklaşmak istiyordum ama burada kalamazdım. Burada boğuluyordum. Ruhum buradan gitmek istiyor, bedenim babama sımsıkı sarılmak istiyordu.

"Sizce babam üşüyor mudur toprağın altında?" İkisi de sorumun üzerine dona kaldılar. Ne yapacaklarını bilemediler. Gerçekten o kadar mı kötü haldeydim? Sonra hiçbir şey olmamış gibi gülümsemeye çalıştım. En azından zorladım kendimi. Baba, sen burada olsaydın gerçekten gülümserdim. "Üşüyordur tabi, dimi? Benimki de soru. Kimi şu maske toprağın altında?"

Ahmet, genzini temizleyerek konuştu. "Üşüyordur." Sonra durdu. "Belki de üşümüyordur, bunu kimse bilemez."

"Güzelim," diye mırıldandı Efe. "Herkes bir gün gider."

Ellerimle onu kendimden uzaklaştırdım birden. "Yeter!" diye bağırdım avazım çıktığı kadar. Ardından ellerimi sımsıkı yumruk yapıp Efe'nin göğsüne vurmaya başladım. "Şu lanet olası cümleyi kurmayın bana. Herkes bir gün gidermiş..." Sinirle güldüm, bir yandan da ne zaman tekrardan akmaya başladığını bilmediğim gözyaşımı dudağımı araladığımda yuttum. Dilimi kasıp kavuran o tuzlu tat benim zehrimdi. Yumruklarımı hiç acımadan Efe'nin göğsüne indirmeye başladığımda zayıf bir beden arkamdan bana sarıldı.

Orkideler AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin