20. BÖLÜM

6.7K 270 78
                                    

Bölüm Şarkıları:

Çağan Şengül, Yarım Kaldım

Çağan Şengül, N'olur Gitme

20. BÖLÜM

Gözlerimi dikerek Ahmet'e bakıyordum. Verdiğim her nefes eceliminin habercisiydi sanki. Ahmet, dudaklarını birbirine bastırdığında, "Susacak mısın?" Güldüm. "Bu saçma oyunu oynamak isteyen sendin, şimdi hiçbir şey demeden susacak mısın?" diye sordum.

"Verecek cevabım yok." dedi, sakince.

Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu, aklım almıyordu ama madem o bu şekilde devam ediyordu bende öyle devam edecektim. "Demek yok..." diye mırıldandım, yarılmağız bir gülümsemeyle. "Bunun bir karlığı olacak," durdum, aklıma o akşam yaşanan şeyler geldi. Verda, Uğur, Ahmet, Tuncay, ablam ve Efe. Kaşlarım çatılmaya başladığında kendime gelmek için sıkıntılı bir nefes çektim içime, ama o nefes daha çok beni zehirledi. "O akşam nasıl, cevap verilmediğinde veyahut istenileni yapılmadığında shot attırdıysanız, şimdi sende karşılık olarak bir şey yapacaksın."

Kibirle, "Yapacağım?" dedi, dudakları hafifçe yukarıya kalkarken, gözü kırparak, "Bunu yapmayı kim zorlayacak beni?" Bana üstten bakış attı. "Sen mi?"

Kaşlarım havalandığında dudaklarımı birbirine bastırdım ve bu sefer gülümseyen ben oldum. "Ben." dedim, net sesim aramızda dağılırken kaşları alayla kalktı. "Yapacaksın, çünkü buna zorundasın."

"Rana," diyerek güldü. "Sen ne içtin?" Önümdeki kahveyi alıp dudaklarına götürdü ve hiç düşünemeden bir yudum aldığında ağzında hafifçe püskürterek geri bıraktı. "Bu ne be!"

"Kahve." diye omuz silktim.

Gözlerini tiksintiyle masaya sertçe bıraktığı kahveye çevirdi ve yüzünü buruşturdu. "Böyle kahve mi içilir kızım? Aptal mısın? Bu insanı zehirler."

Omuz silktim yine. "Benim için sorun yok, ben gayet de seviyorum." Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladım. "Ve diğer konumuza gelelim biz Ahmet. Senden bir cevap istiyorum, biraz önceki soruya cevap vermemenin karşıluğı olarak."

Sıkıntıyla nefes aldı, beyaz gömleğinin önünde yer yer kahve lekeleri oluşmuştu. Ama bu onun pek umurundaymış gibi durmuyordu. "Sor." dedi, tok bir sesle.

Göz pınarına vuran güneş, acılarının yarısını gölgelemişti. "Senin sorunun ne?" diye sordum, gözlerimi kahverengi gözlerinden alarak. "Beni görmek istemediğini söylüyorsun, nefret ediyorsun ölesiye, sonra..." Başımı, yaptığı saçmalığı hatırlayınca eğdim. Uzun soluklu bir nefes eşlik etti bana. "-dum diyorsun. Senin sorunun ne benimle? Tam olarak benden ne istiyorsun? Artık aklıma ütopik şeyler geliyor çünkü."

"Ütopik?"

"Ne bileyim, hiç bilmediğim kardeşim falan olabilirsin. Bu karakter değişimin başka açıklaması olamaz çünkü."

Yüzünü buruşturdu. "Siktir oradan!" diye konuştu, bu dediğimin asla mümkün olmaması gerekiyormuş gibi. "Saçmalama amın koyayım! Kardeş ne? Yok babalarımız da aynıdır belki." diyerek sinirle konuşmaya başladığında gözlerimi kırpıştırdım. Neden bu kadar birden yükseldiğini anlayamamıştım. "Kardeşmiş!" diyerek sinirle gülmeye başladı. "Bak bak bak, ne kardeş ne kardeş. Siktir ya!"

"Yeter," dedim kuru bir sesle. Kaşlarım çatık olsa da az önce onun olduğu gibi sakinliğimi koruyordum. "Madem düşüncemi beğenmedin, daha doğrusu benimle kardeş olmayı, bana layık görmedin, o zaman söyle; sen ne istiyorsun benden?"

Orkideler AçtığındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin