4. Bölüm

13.4K 611 7
                                    

(media: Vural Arslan)

~~~

ADAL'DAN

Melin...

Kardeşim...

Oydu. O olduğunu zaten günler önce öğrenmiştik. Karşısına nasıl çıkacağız, ne diyeceğiz bilemezken, avukatlığını yaptığım Güner Holdingin, Melin'in şirketiyle toplantısı olduğunu öğrenmiştim.

Az önce toplantıdan çıktık. Ve ben, ayaklarım geri geri gitse de Holdinkten zar zor çıkmıştım. Şimdi ise bizimkilerle sözleşmiş, şirketin yakınlarındaki bir cafede buluşacaktık.

Cafeye girdiğimde, zaten bizimkilerin de orada olduğunu ve oldukça heyecanlı olduklarını gördüm.

Hızlı adımlarla yanlarına ilerlerken, beni ilk gören, Yaman abim olmuştu. Hızla ayağa kalkıp, diğerlerinin de buraya bakmasını sağlamıştı.

Yanlarına gidip, bir sandalye çekip oturdum. Anlatmaya nereden başlayacağımı bilemeyerek etrafıma bakındım.

Bu durum Akın abimin sinirini bozmuş olsa gerek ki, burnundan sert bir soluk verip, "Anlatsana oğlum!" Diye, adeta kükremişti.

Yerimde sıçrayıp, önce abilerime, ikizime ve kardeşime, sonrasında ise anne ve babama baktım.

"Oydu." Dedim, titreyen sesimle. Masanın üzerinde duran suyu alıp tek dikişte içtim.

"Onu biliyoruz zaten. Ne oldu? Nasıl geçti? Onu anlat." Yalın abimin sesiyle derin nefes aldım.

"Aynısı... 20 yıl öncesi gibi... 8 yaşındaki haline çok benziyordu. Ama..."

"Ama?" Diyen annemle, buruk bir tebessümle ona baktım. Ellerini tuttum.

"Eskisi gibi bakmıyor. O küçük kızın gözlerindeki ışık yoktu. Sönmüş gibiydi. Soluk bakıyor etrafa." Dememle herkesin yüzünde kırıklık oluşurken, havayı dağıtmak için devam ettim anlatmaya. "Ama var ya göreceksiniz... Nasıl dik duruyor. Yıkılmaz bir kaya gibi. Bir adım atıyor, herkes önünde saygıyla eğiliyor... Bir bakışı var... Dersin ki, bu kızın altından kalkamayacağı yük yok. Dünyayı cesur, başı dik, kendinden emin duruşu, sert bakışlarıyla bu kız yönetsin... Öyle güçlü. Siz şimdi diyeceksiniz ki, bunu bir bakışta mı anladın? Yemin ederim, siz görseniz, aynısını söyler hatta, az bile söylemişsin derdiniz. Toplantıda bir konuşması var, bizim kibirli patron bile karşısında, gözlerimin önünde büzüldü de büzüldü." Dememle, hepsinin göğsü kabarmıştı.

"Ama böyle olmasına rağmen asla kibirli değil. Öyle diğerleri gibi, egolu falan da değil. Kendini, yerini bilen, başkalarına üstten bakmayan harbi kadınlardan. Toplantı masasında aramızda pek mesafe yoktu. Bir hanım, toplantı odasına çay, kahve getirdi. Bizim patronu, hatta diğer tek vasfı anca torpille bir işe girebilen kibirlileri görecektiniz. Bazıları kadının yüzüne bakmadı, bazıları küçümser bakışlar atıyor, sanki onlara, git iki çay kap gel, desek, yapabileceklermiş gibi..." Sinirden nefes alıp devam ettim. "Melin gördü bunları..." Aklıma gelen görüntülerle tekrar tebessüm ettim. "Bir yüzünü buruşturup, sabır çekişi var..." Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. "Melin aldı eline kahveyi. Diğerlerinin de duyacağı sesle, teşekkür etti kadına. Melin'in gözlerinin içine bakanlar, nasıl kaçırdı bakışlarını..." Ekleme gereği duyarak, "Yani öyle sandığımız gibi, bu kız zengin, acaba küçük bir mahallede bizimle yaşamak ister mi? Kaygımızı bir kenara bırakabiliriz. Ki, zaten Melin öyle biri değil. 20 yıl ayrı da kalsak, çocukluğunu biliyoruz." Dedim.

"Aslan kızım benim." Diye, gururlanan babama hak verdik. Delikanlı kızdı vesselam.

Akın abimin, bana bakarak, "Şanslı pezevenk." Diye fısıldadığını duymamla, sinsice sırıttım.

Gönül IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin