17. Bölüm

10.7K 742 71
                                    

Abimler, babamın arabasını akşama doğru tamir etmiş, duş alıp kıyafetlerini değiştirmişlerdi. Şimdi de akşam yemeğinde bizde toplanmış, iki aile yemek hazırlıyorduk.

Daha doğrusu onlar hazırlıyor, biz Pelin ile mutfak masasında oturup fındık yiyorduk.

Annem bize dönüp, "Sizi de yoruyoruz böyle ama..." Diye sahte bir mahçuplukla konuştuğunda güldük.

Pelin, "Valla Seçil sultan, ben tamamen size ayak bağı olmamak için karışmıyorum." Dediğinde, ağzımdaki fındığı yutup kafamı salladım.

"Ben de aynı şekilde."

Aslında annemlere yardım edip Şenay Hanım'ın gözüne girmek vardı ama işleri daha da berbat ederim diye uzak duruyorum.

"Alın, masayı hazırlayın bari." Diyen Nilay ile elindeki masa örtüsünü alıp salonun köşesindeki büyük masaya serdim.

Bunu yaparken, babam ve Orhan Bey'in konuşmasını dinleyen Karan'a göz ucuyla bakmayı da ihmal etmedim tabii.

Onun da babamları dinliyormuş gibi yapıp bana kaçamak bakışlar attığını görmem ile keyfim iyice yerine gelmişti.

Tekrar mutfağa geçip tabakları alıp masaya dizdim. Sare ve Pelin de bardak, çatal ve kaşıkları getiriyorlardı.

Birkaç bir şey daha masaya getirip bıraktıktan sonra Aral abimin kucağında mıyışan Nil'e kısa bir bakış atıp, kaşları çatık, adam öldürecekmiş gibi dalgın bir şekilde halıya bakan Karan'ın dikkatini çekmeye çalıştım.

Uzun uğraşlar sonucu sonunda kimseye fark ettirmeden dikkatini çektiğimde, kafamla merdivenleri işaret ettim.

Kafasını onaylar anlamda salladıktan sonra merdivenlere ilerleyip yukarı çıktım. Koridorda bir süre Karan'ı beklediğimde dakikalar sonra gelen Karan'ı kolundan tutup odama sürükledim.

Odaya girdikten sonra kapıyı kapatıp Karan'a baktığımda, sırıtarak beni izlediğini gördüm. "Önce evime attın, şimdi de odana mı atıyorsun beni?" Diye soran adama göz devirdim.

"Karan, az önce farkında değildin ama aşağıda az sonra birisini öldürecekmişsin gibi bir ifade ile yeri izliyordun." Diye fısıldadım, aşağıdakilerin duymasından korkarak.

Kaşlarını çatıp, "Farkında değildim." Dedi. "Niye bunu söyleme gereği duydun ki?" Diye sorduktan sonra, gergince gülerek, "Korktun mu?" Diye sordu. Alay ediyormuş gibi duruyordu ama sanki vereceğim cevaptan korkuyormuş gibi bakıyordu.

"Ben değil," diye girdim cümleye. "Ama Nil korkabilirdi." Dedim. "Neyse ki uykusu var da, sana çok fazla bakmıyordu. Ama eğer senin o halini göreseydi korkabilirdi, Karan." Anlaması için gözlerine uzun uzun baktım. "Nil çok hassas ve narin bir çocuk, böyle şeyler onu korkutabilir. Zaten iri yarı bir şeysin," derken t-shirtünün altından belli olan göğüs uçlarına kısaca bakıp, devam ettim konuşmama. "Böyle korkunç korkunç bakma, Nil'i korkutabilecek hareketlerde bulunma. Bunu Nil için olduğu kadar, senin için de söylüyorum. Nil'in senden uzaklaşmasını istemezsin değil mi?" Diye sordum.

Üzgünce kafasını aşağı yukarı salladı. "Haklısın. Dikkat ederim." Dedi.

Gülümsedim. "Güzel," dedim. "Hadi şimdi aşağı inelim, şüphelenmesinler." Dedikten sonra kapıya ilerleyip açarak dışarı çıktım.

Sırayla aşağı inip kurulmuş olan yemek masasına karşılıklı oturup yemeğimizi yedik.

Yemekten sonra salonda oturup muhabbet ettik. Daha doğrusu diğerleri muhabbet etti. Ben ve Karan kaçamak bakışlar ile birbirimizi izledik.

Gönül IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin