6. Bölüm

13.1K 638 144
                                    

(media: Nil)

~~~

Akın Bey, Yaman Bey, Yalın Bey ve Aral bey, üstlerini değiştirmek için salondan çıkmış ardından giyinik bir şekilde geri gelmişlerdi.

Hepsiyle teker teker tanışmıştık. İkiz olanlar, çift yumurta ikizi oldukları için ikiz gibi değil ama birbirlerine az çok benziyorlardı. Gerçi hepsi birbirine benziyordu. Hatta Ben de benziyordum onlara.

Sadece az çok birbirimizi tanımamız için kendimizden bahsetmiştik. Hepsi kendi mesleğini yapıyor, Çağan ise okuyordu. En kısa zamanda yakınlarda bir yere, ailesinin de yardımıyla, küçük bir kafe açacağından bahsetti. Benim de yardım edebileceğim bir şey varsa, özellikle çekinmeden söylemesini istemiştim.

Henüz daha geçmişten bahsetmezken, Seçil Hanım, yemek yememiz için masaya davet etmişti.

Yemekleri Akın Bey yapmış. Elinin lezzetinin çoğu ünlü aşçıdan bile daha iyi olduğunu söyleyebilirim.

Yemeğimizi, yerken bol şakalı, bol gülüşmeli geçmişti. Hatta bir ara Çağan, sahte yüz buruşturmasıyla, Akın Bey'in yaptığı yemeklerin çok da güzel olmadığını, bir de kendi yaptığı yemekleri yememi istemişti. Tabi karşılığında Akın Bey'den bir güzel ensesine şaplak yemişti.

Koltuklara tekrar oturduğumuzda Nil, başını koluma yaslamıştı.

Nil'i çok sevmişlerdi. Bu benim için çok değerliydi. Nil'in kendini dışlanmış hissetmediğini anlamıştım. Eğer öyle olsaydı hisseder, davranışlarından anlardım. Ama o da çok mutluydu. Ki bu, benim için yeterliydi.

Bir süre daha masada konuştuğumuz konuları konuşurken, sıra geçmişe, benim nasıl onlardan ayrı kaldığımı anlatmaya gelmişti.

Aslında bu konuları Nil yokken konuşmamız daha iyi olurdu. Bunu, Nil'in yanında nasıl söyleyeceğimi bilemediğim esnada Çağan, Nil'e bakarak, "Uyudu galiba." Diye fısıldadı.

Ben dahil hepimizin bakışları Nil'e kaydığında onun, koluma yaslandığı için büzüşmüş pembe dudaklarına ve koala gibi koluma yapışmasına kısık seslerle gülmüştük.

İyi de Nil, yabancıların evinde özellikle böyle kalabalık bir ortamda bu kadar erken uyumazdı ki.

Gülüşüm git gide solarken, 'belki uykusunu alamamıştır' diye kendimi telkin etmeye çalıştım.

Aklıma düşen, olabilecek kötü ihtimallerle hızla elimi Nil'in nabzına koydum.

Atıyordu.

Bayılmış olabilir miydi?

Nil'in kulağına eğilip endişeyle fısıldadım. "Nil... Nil uyan... Nil lütfen uyan... Nil... NİL!" Diye son anda kendimi tutamayıp bağırdığımda, hepsi anlamazca ve tedirginlikle bana bakmış, Nil ise, "Anne 5 dakika daha." Diye mırıldanmış, koluma daha çok sarılmıştı.

Mırıldanışı kulaklarımda yankı yaptığında derin bir nefes aldım. Gözlerimin dolmasına ise engel olamadım. Henüz gözlerimin neye dolduğuna karar veremezken, bir damla yaş çoktan süzülmüştü gözümden yanaklarıma.

Çok korktum... Çok korktum ona bir şey olacak diye. Her gün bu korkuyla yaşamak çok zordu.

Kafamı yukarı kaldırdım. Allah'ım, sen bana güç ver. N'olur. Dayanamıyorum artık. Her bayıldığında, her bacağı aksayışında kalbim sökülüyormuşcasına acıyordu.

Ellerimle önce yanağıma süzülün yaşları sildim, ardından Nil'in yanaklarını okşadım.

Boğazımı hafif temizleyerek bana, daha doğrusu az önce yanağımdan süzülen iki damla yaşın olduğu yüzüme, tedirgilikle bakan aileye döndüm.

Gönül IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin