Ayağa kalkması üç gününü almıştı. Helen'in Liman Kenti'nden getirmiş olduğu şifalı otların akıl almaz bir iyileştirme hızı vardı.
Dinlenecek vakitleri kalmadığından tekrar yola koyulmuşlardı. Günler öncesinden daha sıcak bir ortam olduğundan Avery hala kendini tam anlamıyla rahat hissetmese de yabancı gibi de değildi. Akşam gizlice antrenman yaparken bahse girdikleri gibi Helen'in herkesten önce atını Ronald'ın yanına sürüşünü izledi. Xavier saniyesinde yanında bitmişti.
"Söylemiştim" dedi çocuk çok bilmiş bir şekilde.
"Onu gerçekten seviyor."
"Bilemedim pek."
"Nasıl bilmezsin? Gayet açık oysa."
Kız duyduğuna inanamaz bir şekilde gözlerini kısmış yanındaki çocuğa bakıyordu. Genç adam gözünün önüne düşen bir tutam saçı eliyle geriye tarayıp cevapladı.
"Burnumu başkalarının sorunlarına sokmam da ondan."
Avery gülüp kafasını iki yana salladı ancak cevap vermedi. Dün akşam Xavier'ı neredeyse bir kilometre kovalamıştı. Bu onun günlük antrenmanıydı. Her akşam Avery'i kendini savunması için eğiteceğini söylemiş, hatta emretmişti. Çoğu seçenek kaçış taktikleri olsa da bir sonraki akşam ona nasıl yumruk atacağını göstereceğine söz vermişti. Garmr'in karnını deşmesinin ardından Xavier şaşırtıcı bir şekilde onun yanından uzaklaşmayı reddediyor hatta bazen kendini konuşmaya kaptırıp ona yaşadığı komik şeyleri anlatıyordu. Bu konuşmaları Ronald'ın uykuya dalışından sonra yapıyorlardı. Helen uyanık olsa bile onları umursamıyor başkası hakkındaki şeyleri Ronald'la konuşmuyordu.
"Ölümden döndüğüm sırada bana her şeyi anlatacağını söylemiştin."
"Ölümden dönmek mi? Hah! Korkudan bayılmak diyecektin sanırım."
Avery alınmış gibi elini göğsüne bastırdı. Atının üzerinde hafifçe eğilip ona yanaştı. Bir yandan gözleri önden ilerleyen Ronald'ın ensesindeydi. Duyulmak istemiyordu.
"Sör Xavier kalbimi kırıyorsunuz."
Genç adam homurdanıp ayaklarıyla tepikleyerek atını biraz hızlandırdı. Avery sesli bir şekilde iç çekip konuştu.
"Ruhlar Ormanı denmesine bin şahit gerekiyor. Şu ana kadar işe yarar bir ruh bile göremedim."
"Avery! Onlar da canlı bu şekilde konuşma lütfen."
Avery Helen'in sert cümlesine gözlerini devirirken Xavier omuzunun üzerinden ona alaylı bir şekilde bakıyordu.
"Senden kaçıyorlar diyeceğim ama...Garmr yeterli değil miydi?"
Herkes bir ağızdan çocuğun adını bağırarak onu susturdu.
Liman bölgesine yaklaştıklarında planı konuşmak için duracaklardı. O zamana kadar bu Ronald ve Helen'in kendilerine sakladığı bir konuydu. İmkanı olsa bu yolculuğu ormanla bitirmek ve eve dönmek istediğini söylerdi. Büyük plan ne ise bu dileğini mümkün kılmayacak bir şey olacaktı. Avery aynı sakinlikle ilerleyen yolda hayallere dalıp önceki akşama ait bir ana sürüklendi.
Avery karanlık bir mahzende ağlayıp durduğu bir kabustan sıçrayarak uyanmasının ardından uzunca bir süre çadırının tavanını izlemişti. Ormana girdiklerinden beri kabusları daha şiddetlenmiş içinden çıkılmaz hale gelmişti.
"Leydi Avery, izninizle çadıra gireceğim."
Avery Ronald'ın boğuk sesini duyduğunda çadırın tepesini izliyor ve kafasını yasladığı yastığın altına sıkıştırmış olduğu deftere dokunuyordu. İrkilip hafifçe doğrulmaya çalışırken boğazını temizledi ve onu içeri davet etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN HİKAYESİ
FantasyHer şeyin en başında Prenses Avery Elwood'un yegane amacı Ruhlar Ormanı'na gitmek ve Spiritus'uyla tanışmaktı. Tören günü gelip çatmışken müstakbel eşi ve onun kardeşiyle ormana gidecek, kendi eşlerini bulacaklardı. Ancak yıldızlara yazılmış olan ka...