"Her hükmetmeye çalıştığın ruh seni daha da tüketecek." Tigris' in kahkahası bu sefer kafasının içerisinde değil meydanın ortasındaydı. Avery kararmakta olan gözleriyle onun silik silüetini gördü. Tutulmaya dakikalar kalmış olmalıydı. Tigris her geçen saniye daha belirgin bir hale geliyordu.
Kız şekli bozulmuş ellerini boynuna sarılı kola kenetlediğinde onu bayıltacak kadar şiddetli bu acının nedeninin aniden kırılan parmakları olduğunu fark etti.
Parmakları genişlemiş kısa tırnakları uzayıp pençeye dönüşmüştü. Vahşi bir kedi gibi çırpınıp onu kıstırmış olan kolu boylu boyunca parçaladı. Adam acı içinde haykırıyor olsa da onu bırakmamak adına epey uğraşmıştı. Bu sırada havada savrulan diğer bacağını da ayak ucundaki adam tarafından yakalamıştı. Adam kızın bacakları arasına girip onu belinden tuttu. Arkadaşına olanlar umurunda değildi. Avery bunu bacaklarının arasından açıkça hissetmişti.
Arkasındaki adam acı yakarışı ve ağlayışıyla küfredip kaçarken kız yeterince hızlı davranamadığından kafasının arkasını sertçe yere vurdu. Belindeki eller daha da sıkılaşıp onu amuda kalkık vaziyette yere çakarken Avery çaresizce tutunup kendini yere sabitleyebilecek bir şey aradı. Her kıvranışında adam dönüyor onu sağa sola savuruyordu. Saçlarının arasına kum dolmuş kafasına birkaç taş çarpmıştı ki bu etten duvarın ardında, yerde oturan ve korku dolu bakışlarıyla arbedeyi izleyen insanları fark etti. Krallığın insanlarını gerçekten de buraya kadar getirmişlerdi. Çocuklar ağlıyor teselli için anne ve babalarına sarılıyorken yetişkinler kaskatı kesilmiş vaziyette onu izliyordu. Avery ona yönelik çaresiz bakışların ardından onun kim olduğunu anladıklarını fark etti. Kalbi kulak zarını patlatmaya uğraşırcasına güçlü atıyordu.
Kollarını geri atıp alışmaya uğraştığı pençelerini altındaki kumlu toprağın derinliklerine sapladı. Adam bunu fark edip onu birkaç metre ileri sürüklemiş olsa da Avery bir noktada tutunmayı başarmıştı. Uyluklarını sıkarak adamın belini kilide aldı. Kafasını kaldırıp herifin çirkin yüzüne doğru hırladı. Adam iki yana kıpırdansa da ondan kurtulamıyordu. Çareyi kızın karnına yumruk atmakta buldu. Avery acı içinde dişlerini sıktığında ağzının içerisinden gelen bir çatırdama duydu. Adamın onu sürüklemesine engel olmuş olsa da onu yıkacak manevrayı yapabilecek gücü kalmamıştı.
"Pes et" dedi Tigris'in sesi uzaklardan. Bu onu daha da kışkırtı. Karnına ardı arkası kesilmeden inen yumruklar eşliğinde göğe karşı çaresizce çığlık atmaya başlamıştı. O sırada tepesinde dönüp duran kuşu fark etti. Güneşin son ışıklarını vurduğu gagası parıldadığında Avery onun süzülüp adamın gözlerini oymasını diledi içinden. Kuş aniden süzülüşe geçtiğinde ise kız onlara emretmek için yalnızca düşünmesinin yettiğini fark etti.
Tigris tehditkar bir şekilde hırıldadı. Kuş yaklaştıkça büyüyüp belirginleşti. Bu bir kızıl akbabaydı. Ruh kızla aynı anda bağırarak pençelerini adamın yüzüne savurduğunda onu geri kaçırtmış Avery'nin serbest kalmasını sağlamıştı.
Kollarını savurup akbabanın tüylerini yolan adamdan yerde sürünerek uzaklaşmaya başladı. Ne bacaklarında ne de karnındaki kaslarda onu yattığı yerden doğrultacak güç vardı. Acısını dindirmek adına aldığı derin nefesleri arasından ağzına kan dolup yere dökülüyor midesini altüst ediyordu.
Bir dakikalık cebelleşmesinin ardından ileriye uzanan titrek elinin yamuk şeklini fark etti. Gözlerini karartan görüntü bedenini ateşe vermiş korkunç krampları bir an olsun unutturmuştu. Tüm derisi parçalanmış bazı kısımlarından altın sarısı tüyler fışkırmıştı. Bileğine yakın bir kısımdan dışarı fırlamış kemiğin görüntüsü boğazını, içerisinde süzülmekte olan kana rağmen, kuruttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN HİKAYESİ
FantasyHer şeyin en başında Prenses Avery Elwood'un yegane amacı Ruhlar Ormanı'na gitmek ve Spiritus'uyla tanışmaktı. Tören günü gelip çatmışken müstakbel eşi ve onun kardeşiyle ormana gidecek, kendi eşlerini bulacaklardı. Ancak yıldızlara yazılmış olan ka...