BÖLÜM 28

90 15 0
                                    



 At arabasının tekerleği bir taşa çarpıp arka kısmını salladığında Avery bir yere tutunmaya yeltenmedi bile. Birkaç kasa ve hayvan pisliği kokan samanın arasında bir köle gibi elleri bağlıydı. İçinde olduğu duruma hak edecek şekilde davrandı. Çaba sarf etmeden öylece yüzünün üzerine kapaklandı.

Derin bir nefesin ardından başını yırtık perdeye çevirdi ki arkalarından kaybolup giden yolu görebilsin. Toprak ve kumun birbirine karıştığı yolda kirli bir yük arabasının arkasında bedenine batan kıymıkları tepkisiz karşılıyordu. Yanında onu doğrultacak dostu yoktu. Kafasında dönen ve onu kedere iten ihtimallerine göre de bir daha asla yanında olmayacaklardı.

Xavier'a hançeri saplamak için attığı her adımda bedeninin içerisinde bir yerlerde durmak istediğini fısıldamıştı. Bunun doğru bir yol olmadığını bir şeylerin ters gittiğini kalbinin derin karanlık bir köşesinden biliyordu. Ancak Tigris'in eşlik etmesi ve ona bir yol çizmesi için koşulsuz bir şekilde sunduğu bedeni, bir Crimson görmeye katlanamamıştı.

Bir soy adının kimseyi belli bir kalıba sokamayacağını pek iyi biliyor olmasına rağmen kaplanın, duyularını bulanıklaştıran fikirleriyle boğuşmayı tercih etmiş ve karşılığında canını Fox'un ölümünden çok daha fazla yakan bir olaya sürüklemişti. Bunun farkında oluşu onu daha da şaşırttı.

Cadının açtığı kapıdan kayıp düştüğü sırada Xavier'ı birkaç saniye daha görebilmek ve ondan af dilemek adına haykırmış ancak kendini göz açıp kapayıncaya kadar Ruh tüccarları'nın kolları arasında bulmuştu.

Kovuğun hemen dışında onu götürmek için bekliyorlardı. Onlar Avery'nin ellerini zincirler ve saçlarından arabaya sürüklerlerken gözleri az önce orada olduğuna emin olduğu ancak çoktan kaybolmuş olan kavuktaydı. Artık kapının ardında kaybettiği şeyi görmesine imkan yoktu.

Adamların alacağı parayı heyecanlı kahkahalarla bahsediyor oluşu onu biraz olsun incitmedi. Aksine varlığının birilerinin işine yarayacak olması göğsündeki yükü hafifletiyordu. Bir damla gözyaşı kendi iradesiyle kayıp giderken her şeyin daha iyi olacağını söyleyip kendini avuttu.

Tigris onu bir anlaşma için bekliyordu. Karşılığında ölen tüm sevdikleriyle bir araya gelebileceğini söylemişti ona. Tek yapması gereken yaklaşan savaş için bedenini ona ödünç vermekti. Daha bunun ne anlama gelebileceğini düşünmemiş olsa da kabulleniyordu. Artık kimsesi kalmamıştı.

Kendisi de iyi biliyordu ki patlak vermek üzere olan bu savaşı durdurabilecek yegane kişiler insanların Tanrı ilan ettiği Spiritus Tigris ve yakın geleceğin Kraliçe'si Avery olacaktı.

Olaylardan bir gün sonra...

Lux, bezi soğuk su dolu çatlak, çömlek saksının içerisine soktuğu sırada dalgın bir şekilde ellerini izledi.

Kador Xavier'ın ateşler içinde yatıyor olduğu odanın karanlık bir köşesinde dikiliyor ve onları izliyordu. Cadıyı uzun zamandır bu denli dingin bir ifadeyi takınırken görmemişti.

"Yeniden hayata dönmüş gibisin" deyiverdi hiç düşünmeden. Kelime seçiminin onun panik halini tetikleyebileceğini fark edince lambanın onu aydınlatabileceği kadar yanaştı. Ancak cadı bu lafa alınmamış aksin tebessüm etmişti. Bezi yavaşça sıkıp Xavier'ın alnına yerleştirdiği sırada çocuğun saçlarını okşayarak geriye taradı.

"Burada öylece yatıyor bile olsa içime huzur tohumları ekiyor. Hiç olmadığım kadar kendimdeyim. Uzun zaman sonra aldığım nefes dahi aptal bir çocuk gibi gülmeme neden oluyor."

RUHLARIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin