Şafak sökeli çok olmuş, güneşin iç ısıtan ışıkları tüm ormanı aydınlatmıştı. Saatler önce yakılmış ateşin hala sıcak olan külleri parıldamayı bırakmış, uyuyan herkes bu yeni güne gözlerini huzurla açmıştı.
İki kişi hariç.
Xavier gözlerini tehlikeyi hissederek açtı. Bir dalın çıtırdayışı tüm sersemliğini üzerinden çekip aldı. Hemen yanında yatan genç kıza bir bakış atıp hafifçe doğruldu. Kolu hala onun altında olduğundan hareket edebileceği alan oldukça kısıtlıydı. Gözleri sesin geldiğine emin olduğu yöne doğru kenetlenmiş bekliyordu. Bir yandan onu kucaklamaya hazır olmak adına boşta olan elini Avery'nin beline koymuştu. Dışarıdan bakıldığında tehlikeli olan tek şey onun bu kışkırtıcı duruşuydu. Nefesini yavaşça dışarı verip sesleri dinlemeye koyuldu.
"Avery!"
Helen'in ormanı inleten haykırışını duyduğunda gerilmiş omuzları aşağı düştü. Kendini az önce yattığı yere geri bırakıp belde duran elini biraz daha aşağıya kızın kalçasına kaydırdı. Birazdan görünür hale geleceklerini biliyordu. Kurnazlıkla parıldayan gözleri Avery'nin sıcaktan kızarmaya başlamış yanağını sıyırıp hemen arkasındaki ağaçlık alana bakıyordu.
Ronald, Helen ve adamları görüş açısına girmişti. Birkaç saniye afallayıp yerde samimi bir şekilde sokularak yatmış bu çifte baktılar. Ronald huzursuz olduğunu açıkça belli eden sert adımlarıyla yanlarına yaklaşırken Xavier bakışlarını Avery'nin yüzüne çevirdi.
"Majesteleri güneş doğdu."
"Biraz daha" diye mırıldandı kız. Hemen ardından ayılıp yorgunlukla kırpıştırdığı gözleriyle doğrulmuştu. O kalkar kalkmaz Xavier sızlamaya başlayan kolunu inleyerek kendine çekti.
"Neredeyiz?" diye mırıldandı kız uyku sersemi haliyle.
"Avery!"
Kız daha tam olarak etrafını incelememişken arkasından gelen yüksek sesle havaya sıçradı. Biraz yalpalasa da dik durabilmeyi başarmıştı. Bulanık gören bir gözünü ovalarken bu kişinin Ronald olduğunu gördü. Helen hemen arkasında koca bir gülümsemeyle ona el sallıyordu.
"Burada ne işin var? Saatlerdir seni arıyoruz." Ronald onu endişeli yüz ifadesiyle azarlıyordu.
Xavier hala yerdeyken gözlerini devirdi. Ağabeyine onu daha da kışkırtacak bir cevap vermek için ağzını açmıştı ki Avery onun yerine oldukça ayık bir şekilde söze girdi.
"Endişelendirdiğim için özür dilerim. Sadece gece yürüyüşüne çıkmıştık. Zamanın nasıl geçtiğini fark edemedik."
Xavier ağabeyine karşı kontrol edilemez bir karşı çıkma iç güdüsüne sahip olduğundan mıdır bilinmez hışımla ayağa kalkıp ağabeyinin üzerine yürüdü.
"Duydun işte sadece yürüyorduk."
Ronald karşısındaki kardeşini süzerken çenesindeki morluğu fark edip kaşlarını çattı. Eli istemsizce çocuğun çenesini tutarken sesi daha öfkeliydi.
"Ne oldu?"
Xavier cevabını ona uzanan yardım elini sertçe iterek vermişti.
Helen Avery'nin görüş açısına girip onu biraz uzaklaştırdı. Ne kadar endişelendiğinden bahsediyor olsa da kız onu dinlemek yerine sessiz bir şekilde tartışan iki genci duymaya uğraşıyordu. Birkaç fısıltılı cümlenin ardından Ronald sesini yükseltti.
"Bu görev konusunda sarsılmaz bir şekilde sana güvenebileceğimi sanıyordum. Ancak görüyorum ki..."
"Yeter!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN HİKAYESİ
FantasyHer şeyin en başında Prenses Avery Elwood'un yegane amacı Ruhlar Ormanı'na gitmek ve Spiritus'uyla tanışmaktı. Tören günü gelip çatmışken müstakbel eşi ve onun kardeşiyle ormana gidecek, kendi eşlerini bulacaklardı. Ancak yıldızlara yazılmış olan ka...