Avery minik adımlarla koridoru aşıp üst kata çıkarken sık sık arkasını kontrol edip onu gören biri var mı diye bakıyordu. Çatı katındaki odalardan birine yerleştirilmiş olan Ronald iki haftanın sonunda kendine gelmişti. Çiçek işlemeli ahşap kapının önüne geldiğinde yavaşça kapıyı tıklatıp yanıt gelmesini bekledi. Kapı aralık olduğundan vurduğunda açılmış, odayı kısmen görülür hale getirmişti.
"Ronald girebilir miyim?"
Yanıtın gelmesini beklemeyip kapının arasından geçerek ardından kapattı. Çocuğun yatıyor olması gereken yatağın boş olduğunu gördüğünde neredeyse endişeden birinin yardıma gelmesi için seslenecekti. Hemen yan taraftaki bir başka kapının aralanmasıyla irkilip havaya sıçrarken banyodan çıkmış olan Ronald da şaşkınlığa uğramıştı.
"Prenses Avery!"
Genç adam hızlı adımlarıyla yatağına ulaşıp kenara iliştirilmiş gömleğini aldı. Avery ellerini arkasında bağlamış bakışlarını kaçırarak giyinmesini bekliyordu. Gömleğini başından geçirdiği sırada çocuğun sargılı karnına kaçamak bir bakış attı. Helen'in onu her gördüğünde heyecanlanıyor olmasına hak veriyordu. Ronald hem kıyafetlerinin içerisinde hem de onlarsız etkileyici görünüyordu.
"Geleceğinizi düşünememiştim. Affedersiniz."
"Uyandığını duyunca seni kontrol etmek istedim."
"Teşekkür ederim. Beni mutlu ettiniz."
Avery kaşlarını çatıp dudaklarını büzüştürürken onunla ilk defa tanışıyormuş izlenimi veren bu resmi konuşmayı garipsedi.
"Bu kadar resmi olmana gerek yok. Kendini benim adıma kılıca şişlemiş birine kızgın kalacak değilim ya."
Ronald rahatladığını belirten iç çekişiyle kendini yatağın ucuna bıraktı. Ayakta durması onu epey zorluyor olmalıydı ki oturduğu birkaç saniye gözlerini kapatıp derin birkaç nefes çekmesi gerekmişti.
"Sizi korumak adına ölmeye hazır olduğumu söylerken alay etmiyordum."
"Yine yapıyorsun. Artık bunu yapmak istemediğini sanıyordum" diye mızmızlandı Avery suçlayıcı bir şekilde onu işaret ederken. Genç çocuk gözlerini yavaşça kırpıştırıp kızın neyden bahsettiğini anlamaya çalışsa da Avery yalnızca kendi kendine söyleniyor kollarını birleştiriyor ve kızıyordu.
"Neyden bahsediyorsunuz?"
"Bu yapmacık tavrından elbette." Kız üfleyerek yatağın ucuna Ronald'ın hemen yanı başına oturdu. "Bana ailen adına düşünmeyeceğini söylemiştin. Şimdi de benim adıma düşünüyorsun. Benim hoşuma gideceğini sandığın şekilde konuşuyorsun. Ne zaman asıl Ronald ile tanışabileceğim? Koca bir ayı beraber geçirmemize rağmen her konuşmaya başladığımızda sil baştan tanışıyor gibiyiz."
"Üzgünüm. Sanırım bunu nasıl yapacağımı pek bilmiyorum."
Genç adam ellerini yatağa dayayarak geriye yaslandı. Bu sayede rahatça Avery'nin yüzünü görebiliyordu. Gözleri kızın topuz yapılmış sarı saçlarından kırmızı yanaklarına ardından her yerinden çıkan tülleri olan pembe elbisesine kaydı. Bunun açıkça Helen'in eseri olduğunu görebiliyordu.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Epey canımın yandığını söyleyebilirim. Ancak her geçen gün eski halime dönüyorum. Liman kentinin şifalı otlarının etkisi gerçekten inanılmaz."
"Güzel. Çünkü iki hafta sonra buradan ayrılmayı planlıyorum."
"Biraz daha dinlenmek istemediğinize emin misiniz? Yaşadığınız şeyleri kolayca atlatabileceğinizi düşünmüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN HİKAYESİ
FantasyHer şeyin en başında Prenses Avery Elwood'un yegane amacı Ruhlar Ormanı'na gitmek ve Spiritus'uyla tanışmaktı. Tören günü gelip çatmışken müstakbel eşi ve onun kardeşiyle ormana gidecek, kendi eşlerini bulacaklardı. Ancak yıldızlara yazılmış olan ka...