BÖLÜM 8

210 18 0
                                    


 Güneşin ilk ışıkları inat edermiş gibi Avery'nin gözlerine vuruyordu. Bedeni o kadar bitkin düşmüştü ki göz kapaklarını hareket ettiremedi bile. Sadece huzursuzca homurdandı. Ayılıp doğrulması üzerinden kısa zaman geçmişken Ronald Deborah dibinde bitti.

"Konuşmamızı at üstünde yapmamız sizin işin uygun mudur? Planın biraz gerisinde kaldık."

Avery umursamadan onu onayladı ve kendisi için ayrılan atın sırtına atladı. Sonunda kendi atıyla yolculuk yapacaktı. Bir önceki günü hatırlayıp yüzünü buruştururken Xavier atıyla yanına yanaştı. Onu anlamsızca süzüp hemen onun atının önüne geçerek ilerlemeye başladı. Avery bunu anlamlandıramayarak kafasını iki yana sallıyordu. Yanlarında Helen ve Ronald, arkasında ise adamlar ilerliyordu. Konuşma başlamadan önce Xavier'ın neden önden gittiğini düşündü. Sanırım buna dahil olmasını istemiyorlardı.

"Birkaç hafta önce hayatınızın tehlikede olabileceği bilgisini duyup bunu babanıza ulaştırdık. Kendisi töreni iptal edersek dikkat çekebileceğimize karar verdi."

Avery yavaşça kafasını salladı. Bu aptal tören yüzünden böyle şeylerin yaşanacağını bilseydi ömür boyu evde kalmayı kabul ederdi.

"Sarayın saldırıya uğrayacağını tahmin ediyorduk. Sadece olaylar bizim hesaplamalarımızdan daha hızlı gerçekleşti. Onlar ormanda izimizi kaybettiği sırada mümkünse ruh eşleşmenizi yapmanızı sağlayacağız. Sonrasında ise yolumuz epey uzun."

"Sör Ronald, bana zaten göz önünde olan şeyleri anlatmayı ne zaman keseceksiniz?"

"Leydim inanın biz de göz önündeki şeylerden fazlasını bilmiyoruz."

Avery atının eyerini çekip durdurdu. Gözleri Xavier'ın ensesine sabitlenmişti. Onları dinlediğini biliyordu. Tahminleri doğru çıkmıştı. Avery'den olabildiğince bilgi saklayacaklardı.

"Leydi Avery- "

"Leydi Avery, Leydi Avery! Ağzınızdan çıkan tek gerçek adım olsa gerek. Çünkü unvanım saraydan arkama bakmadan kaçtığımda ailemle beraber geride kaldı. Belki gözünüzde çelimsiz güçsüz bir kız gibi görünebilirim. Ama sakın ha aklımı küçümsemeye kalkmayın."

"Böyle bir terbiyesizliği asla aklımdan geçirmem."

"Avery lütfen sakinleş sadece senin iyiliğini istiyoruz."

Helen'in de bu konuşmaya katılması sabrını zorlamaya başlamıştı.

"Sana inanmamı istiyorsan bunun için çabalamalısın."

Soran gözleri genç adama sabitlenmişti. Ronald pes edip gözlerini kaçırdı. Karşısında ona güvenmek için yalvaran gözlere bakabilmesi için doğruları söylemesi gerekiyordu. Kafasını kurcalayan düşüncelerin ağırlığına katlanamayarak elleriyle yüzünü ovalamaya başlamıştı.

"Lütfen inanın bana. Her şeyi zamanı geldiğinde öğreneceksiniz. Daha çok erken."

Avery Ronald'ın hüzünlü sesini duyduğunda tepki vermemek için eyerini yumruklarının arasında tüm gücüyle sıktı. Ona güvenmek istiyordu. Tüm gece Xavier'ın haksız çıkması için dua etmişti. Ne kadar aksini iddia etse de Ronald'ın ağzından çıkan her şey gerçekmiş gibi görünüyordu. Karşısında olgunluğunu bir saniye bile bozmamış bu kişi nasıl bu kadar çaresiz bakabilirdi gözlerine?

Söyleyemediği şeyleri bildiğini ve susmasını affedeceğini söylemek istedi. Bu uçsuz bucaksız yolculuklarında başka çaresi var mıydı sanki? Bu insanları konuşmaktan alıkoyan büyük sırlar olduğu su götürmez bir gerçekti.

RUHLARIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin