Ronald daha ellerini karnına götüremeden kanlar fışkırmaya başlamıştı. Avery korkuyla haykırıp çektiği hançeriyle birlikte kendini, beceriksizce, sahneden aşağı attı. Kız düştüğü yerden doğrulmaya yeltenirken Deborah yalnızca iki kesik nefes çekebildi. Ardından kılıçla beraber dizlerinin üstüne düştü. Kılıcın sahibi olan Kont histerik kahkahasını bastırmadan herkese duyuruyordu. Avery sendeleyerek bir adım attı ancak adam çocuğun önüne geçip ona ulaşmasını engelledi.
"Hala kaçabilirsin Prenses."
"Ne yaptın sen?!" diye bağırdı Avery. Adam çenesini kaldırıp kızı baştan aşağı süzdü. Yüzünde ifade adeta her istediğini elde edebileceğini söylüyordu. Bu küçük kıza yenilmesi ihtimal dahilinde değildi.
Avery kendini ilk günkü gibi korkarken buldu. Buraya kadar öfkesi ve hırsıyla tırmanmış ama içerisindeki boşluğu dolduracak hiçbir şey yapmamıştı. Ronald'ın çevresinde oluşmaya başlayan kan gölünü gördüğünde zorla yutkundu. Ne yapacağını bilemediğinden başına ağrı girmiş gözleri yaşlarla buğulanmaya başlamıştı.
Boynundaki pelerinin tokasını parçalayarak çıkardı ve bir kenara fırlattı. Çevresindeki hava ağırlaşmış ciğerlerine ulaşamaz olmuştu. Titreyen bacaklarıyla öne birkaç adım attığında gözleri karardı.
"O zindandan hiç çıkmamalıydın. İşime burnunu sokmanın cezasını çekeceksin."
Kont hızla dönüp çocuğa saplanmış kılıcı çektiğinde Avery dehşete düşerek haykırdı. Hiç vakit kaybetmeden atılmış kızın göğsünü kesmek için savurmuştu kılıcını. Avery aklına gelen tek şeyi yaparak geri kaçtı. Kont her darbede daha da öfkeleniyor ve etrafa terlerini saçıyordu. Avery'nin kanlı kılıçtan gözlerini çekebilmesini sağlayan şey adamın boynuna sarılı yılanın tehditkar tıslayışı oldu.
"Hayır, seni öldürmeyeceğim. Anlaşmama sadık kalmak zorundayım. Ancak bir kol ya da bacak eksik göndermem sorun olmayacaktır. Seni korkak büyükbabanın yanına postalamayı ne kadar isterdim bilemezsin."
Avery'nin duygusal olarak yediği darbe nefesini kesmişti. Yavaşça kafasını kaldırıp adamın gözlerinin içine baktı.
"Seni alçak!"
Gözleri hınçla dolarken adeta kükreyerek öne atılıp sol elindeki hançeri adamın yüzüne savurdu. Kont boştaki eliyle onu havada yakalayıp kızın yüzüne eğildiği sırada yılan sallanıp ikisinin arasından yere düşmüştü. Kızın tuttuğu kolu zangır zangır titriyordu. Onun ne kadar korktuğunu düşünüp daha da sırıttı.
"Beceriksiz."
Evet doğruydu. Avery çoğu şeyde becerikli değildi. Belki çenesine güveniyor olabilirdi. Ya da peşini bırakmayan hırsına... Ancak su götürmez bir gerçek vardı. Avery dersine iyi çalışırdı.
Arkasında saklıyor olduğu diğer hançeri çıkarıp yüzüne eğilmiş olan adamı gafil avladı. Hançer sanki kendi de buna can atarmış gibi hedefini hiç şaşırmadan adamın sağ gözüne saplanmıştı. Kızın elini bırakıp geri kaçmak istedi ancak bıçağı yerinden çıkarmamak için diretirken çığlık çığlığa bağıran kızla birlikte geriye devrildi. Avery karnında oturduğu adamın yüzünü, kendi gözünün içine kadar sıçramış olan kandan bulanık görse de diğer hançeri bakmaya katlanamadığı, acıdan kocaman açılmış olan, sol göze sapladı. Debelenip bıçakları yerinden çıkarmaya çalışan adam istese de sıkı sıkıya yapışmış elleri hareket bile ettiremedi. Avery göz yaşları ve haykırışları arasında bıçakları daha da derine bastırıyor onu toprağa çivilemek istiyordu.
"Alçak köpek, kes sesini."
Acı içinde inleyip kıvranan adama küfürler savuruyor bağırıyordu. Hemen önlerinde yatan Ronald ve altındaki adamın akıp bacaklarına kadar bulaşmış olan kanına rağmen yerinden kıpırdamadı. Kızın kandan kırmızıya bulanmış eli hançerden kayarken yanlarından ona doğru sürünen yılan fark edip tutuşunu sıkılaştırdı. Yerinden çıkardığı hançerle yüzüne daha çok kan sıçramıştı. Bir sonraki darbe yanındaki yılanın tam kafasına indi. O da adam gibi bir süre kıvrandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN HİKAYESİ
FantasíaHer şeyin en başında Prenses Avery Elwood'un yegane amacı Ruhlar Ormanı'na gitmek ve Spiritus'uyla tanışmaktı. Tören günü gelip çatmışken müstakbel eşi ve onun kardeşiyle ormana gidecek, kendi eşlerini bulacaklardı. Ancak yıldızlara yazılmış olan ka...