BÖLÜM 4

352 31 0
                                    


  Avery derin nefesler alıyor ve hızlı adımlarla bahçede ilerliyordu. Buna daha ne kadar katlanabilirdi emin değildi. İnsanlar onu beceriksiz sanıyor olmalıydı. Çevresindekilerin yersiz kelimelerine alışmıştı ancak bin kişinin arka arkaya ve üzerine basa basa onun güçsüz olduğunu ima etmesi canına tak etmişti.

"Orman çok tehlikeli Avery! Deborahlar yanında olduğu için çok şanslısın."

Birkaç dakika önce konuştuğu bir kadının taklidini yaparken olduğu yerde durup ellerini iki yana açtı. Onun bu hareketini görüp kıkırdayan birkaç kişi olmuştu ama farkında değildi. Omuzları bitkinlikle aşağı düşerken hemen yanındaki masaya kollarını dayayıp somurtmaya başladı.

İlgi odağı olduğu süre bir elin parmaklarını zor geçiyordu. Bundan memnun olup olmadığından emin değildi. Sanırım içten içe onun için düzenlenen bir kutlamada annesinin odak noktası olmuş olmasına katlanamıyordu. Başını aşağıya eğip elbisesini süzdü. Dizlerinin hemen altında biten kabarık beyaz elbisesi çıplak bacaklarını kaşındırıyordu. Etrafı dikkatlice süzüp elini eteğin üzerinde gezdirdi. Bacağındaki lastiğe sıkıştırılmış küçük bıçak hala yerindeydi. Bu babasının ona verdiği bir yolculuk hediyesiydi. Her an düşebilir korkusuyla karşısındaki kimseye odaklanamamıştı. Konuştuğu şeylerin yarısını hatırlamıyordu bile. Ayakkabısının topuğuyla bacağını kaşırken homurdandı. Bir leydi olmak oldukça zordu.

"Tanrım!"

Karşı masadaki yaşlı kadın bakışlarını Avery den uzaklaştırırken eliyle ağzını örtmeden edemedi. Avery'nin yaşlarında pek kimse yoktu. Ne kadar Ruh töreni olarak adlandırılsa da bu bir aile birleşmesiydi. Deborahlar Elwood ailesinin kızını tanımaya gelmişti. Genç ve bekar kızınızı bu seremoniye getirmeniz dikkat çekmek istediğinize yorulurdu ve toplum sizi kınardı. Toplumları kınamaya bayılırdı demek daha yerinde olacaktı belki de. Bu Avery'nin hanımefendi olma dersinde öğrendiği gereksiz bilgilerden biriydi. Gerçi ne görücü usulü evliliğin ne de şu korselerin modası geçecek gibi değildi. Bu yüzden bu ufak bilgiler aklında çok yer kaplamadığı sürece sorun yaratmıyordu.

Avery kendi kendine bir şarkıyı mırıldanırken kafasını aksi yöne çevirdi. Yaşlı bir adam burnunun dibinde bitmişti. İki elinde şampanya, İki kolunda da güzel kadınlar vardı. Elbiselerinin korseleri kadar sıkılmıştı ki kadınların göğüsleri adeta dışarı fırlamıştı. Avery şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırırken zar zor konuştu.

"Büyükbaba..."

"Ah benim tatlı Avery'im! Hanımlar üzgünüm size burada veda ediyorum."

Avery kıkırdarken arka planda annesinin delici bakışlarına yakalandı. Yanında kendi annesi ve babası yani birinci krallığın kral ve kraliçesi duruyordu. Kral üniformasının içinde yaşına rağmen dimdikti. Soğuk bakışlarını torunu Avery'e çevirdiğinde küçük kızın sırtından aşağı soğuk ter damlaları akmaya başladı.

Onu pek sevmediklerini açıkça belli ediyorlardı. Kral Alexandre Theodor Knox, Avery'nin ona dair ilk anısında - on yıl öncesinde- olduğu gibi memnuniyetsizdi. Kız ona her baktığında kendini kıtanın en işe yaramaz insanı gibi hissederdi. Adamın elinde tuttuğu kartal başlı bastonu bile torunundan değerli görünürdü.

Avery'nin onun için düşündüğü şey şuydu; adam Elwood soy ağacından çıkan hiçbir şeyden hoşlanmıyordu. Kızının bir Elwood ile evlenmesine nasıl izin verdiği bir sırdı.

Avery onun birkaç kez John adını duyup öfkeyle kızarışına hatta kendi kızına, Avery'nin annesine, elindeki bastonu fırlattığına şahit olmuştu. Yalnızca bu eylem bile kızın ondan nefret etmesine yetmişti.

RUHLARIN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin