"Kirpi gibisin çocuk, her tarafın diken
Kim elini uzatsa
Delik deşik
Üstelik, sen de kan içindesin"***
"Bu ne?" İkinci dönem ajan kıyafetli kız, gözlerini Aras'ın bıçak çeken gözlerinden kaçırdı. Görmüyor mu, diye düşündü. Dosya işte.
"Binbaşı gönderdi Komutanım. Acil incelesin ve gelsin, dedi. On dakika içerisinde."
Aras gözlerini kızın uzattığı mavi dosyaya çevirdi. Ardından kıza başıyla gitmesini işaret ettiğinde, kız neredeyse koşarak ayrıldı oradan. Amma da korkunçtu bu Kayra Yüzbaşı da he.
Aras dosyaya bakmadan dairesine girip çayın altını kapattı. Ardından tişörtünün üzerine bir sweat geçirip anahtarını alarak evden çıktı.
Asansöre adımlarken dosyanın ilk sayfasındaki "Gizlidir."yazısını atladı. Peşinden gelen sayfadaki başlığa gözleri değince kaşlarını çattı.
Acil görev.
Aras'a daha bir iki ay görev verilmemesi gerekiyordu. Hastalığından yeni kurtulmuş olması bunu ona sağlıyordu. Peki neden ona yine görev çıkmıştı şimdi? Ve neden acildi?
Normalde görevlerin aciliyeti olmazdı. Bunlar daha önceden, uzun zaman aralıklarıyla planlanır ve ilgili kişiler kendini hazırlayıp ona göre giderlerdi. Çok acil bir görev olması için tek bir sebep vardı, o da Aras'ın olmaması için dua ettiği bir şeydi.
Canlı bomba.
Aras aklına gelenin başına gelmemesi için dua ederek merdivenlere yöneldi. Asansör bekleyemeyecek kadar stres olmuştu.
Merdivenleri tırmanan birkaç askerin selamını aldıktan sonra, nefeslerini düzenleyerek Binbaşı'nın olduğu katta ilerlemeye başladı. Gözlerinin önüne, geçtiği koridorlardaki anılar geldiğinde silkinip attı bunları kafasından. Şimdi sırası değildi. Şimdi öncelik vatandı.
Ne ara kapıya vardığı ne ara tıkladığı ve ne ara gel sesini duyduğu belli değildi. Hepsini sanki bir dakika içerisinde yapmıştı. Aras bunu, bu aralar zamanın çok hızlı geçmesine bağladı.
Berkay'ın onu tehdidinin üzerinden üç gün geçmişti. Ama biri sorsa bu üç günde ne yaptın diye, cevap veremezdi. Bilmiyordu. Uyuduğunu hatırlıyordu, arada televizyon izliyordu, bir şeyler yiyordu bazen. Ve evet, bu kadardı. Üç gün kaşla göz arasında geçmişti.
"Gel Yüzbaşım."dedi Aras kapıyı araladığında Binbaşı. Aras içeriye girdiği an, odadaki başka bir yoğunluk kapıyı örterken elinin donmasına sebep oldu. Bakışları kızın üzerinde kalakaldı. Ne, diye düşündü. Ne işi var burada? Aras aklına gelen ihtimali dövmek istedi. Olmaz, dedi içinden. Bu görev olmaz.
Kız Binbaşı'nın odasındaki operasyon masasında serili haritada, elinde kalemle bir şey çiziyordu. Kemik gözlüğü burnunun ucuna düşmüş, bunaldığını belli eden yanakları kızarmıştı. Aras kızın tatlılığından ötürü bir saniyeliğine kendine sahip çıkmak zorunda kaldı. Ardından kapıyı kapatıp kendi masasında oturan Binbaşı'nın önüne doğru adımladı. Selam verdi, Binbaşı aldı.
"Dosyayı okudun mu?"diye sordu Binbaşı yaşlı kaşlarını kaldırarak. Aras başını olumsuz anlamda salladı. Gözlerini hafifçe kızın ne yaptığına çevirip ardından cevapladı. "Sadece aciliyetinden ötürü tahmin yürüttüm." Binbaşı sıkıntıyla iç geçirerek ayağa kalktı. Yürümeye başladı.
"Evet, doğru tahmin Asker. Bir canlı bomba ihbarı. Ve üstelik," Aras'ın yanında durdu. "Bir şehri yıkacak kadar büyük çapta."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK Asker
Художественная проза"Komutanım."dedi Üsteğmen alçak perdedeki bir sesle. İstemiyorum, dememişti ama bu seslenişi bu anlama geliyordu. Elini kaldırdı Komutan. İtiraz etmesine izin vermedi. Kaşlarımı kaldırdım. İtiraz edemiyor muyduk yani, bir şeyi istemiyorsak? Buranın...