***
Oy zavallı başım, daha kaç kazanda yakacağım ben seni..
***Hayatımın gerçekliğini sorguladığım, bir rüyada mıyım acaba, diye kendimi çimdikleyip durduğum ikinci günümdü. Başkasıymış gibi hissediyordum. Şu an olduğum kişi o kadar az bendi ki, sabah yatağımdan bir böcek olarak kalksam daha az şaşırırdım. Ve bu gerçek bi düşünceydi.
Kızlar tuvaletinin aynasına yansıyan kızarmış aksime baktım; gülümsemekten çekinmeyen ve zaten onu bastıramayan aksime. Bu mutlu, hayır musmutlu kız bendim.
Kapı bir kahkahayla açıldığında, aynaya yansıyan kişi Nil olmuştu. O da biraz mutluluk sarhoşu gibiydi.
"Aa?"dedi gülerek gelip boynuma sarılırken. İçinden taşan mutluluk gönlüme doldu.
"Nooldu bilseeen!"dedi geri çekilip ellerimden tutup yerinde zıplayarak. Gözlerimi hafifçe büyütüp başımı iki yana salladım, söyle dercesine. Şimdi tam bir kız gibi hissetmiştim. Heyecanlanmıştım, söyleyeceği ne olursa olsun onun için iyi bir şeydi ve ben iyiymiş falan demek yerine heyecan duymuştum.
"Biz Berkay'la..."diye fısıldadı ve ardından ağzını kapattı. Gözlerinden mutluluk fışkırdı. Ellerini sıktım gözlerimi daha irice açarken. "Ne? Ne?"
"Öpüştük!"diye hızlıca söyleyip yerinde tepindi. Çenem yere selam verirken onun için çok mutlu oldum. Gerçekten. İçindeki sevinç patlamasını iliklerime kadar hissedebiliyordum çünkü.
"Sevgilisiniz yani artık?"diye sordum bir on saniye sonra heyecanın doruklarında gezinirken. Gözleri parlayarak başını aşağı yukarı salladı.
***
Jenerikle etrafımda dönüp dizlerimi kırıp kırıp kaldırmaya başladım. Bu karanlık köşede Aras'la karşı karşıya dikilmiş beni kimsenin görmediğini umuyordum."Benim için bir şey yap," işaret parmağımla kendimi işaret ettim. Gözlerinde hevesli bir şimşek çaktı.
"Öyle lafta kalmasın." Gülümseyip -sanırım cilveli bir şekilde- göz kırptım. Yaslandığı duvarda birbirine kavuşturduğu kollarından birini kaldırıp baş parmağını dudağında gezdirmeye başladı beni süzerken.
"Hasta olursam bir gün
Bir çorba yapar mıydın?
Sobamı yakar mıydın?
Portakal soyar mıydın?
Sahiden yapar mıydın?
İstersem?" Ona bakarak el kol hareketleriyle, işveyle cilveyle, söylemeye devam ediyordum ki ellerimi kaptı ve boynuna sardı. Kendi ellerini de belime-kabul etmeliyim ki oldukça etkileyici bir biçimde- koydu. Sırtım yay gibi bir şekil alırken şarkının nakaratını gülerek söylemeye başladım."Benim için napardın?
Ayazda mı yatardın?
Sırtında mı taşırdın?" Boynundan elimi alıp beni kendi etrafımda çevirdi, sonra hızlıca kendine çekip ona çarpmamı sağladı. Sonra da kalbimi yerinden çıkaracak kadar çapkın bir şekilde gülümsedi."Hamallık mı yapardın?
Ammaan ne bileyim ben!" Ellerimle ensesini hafifçe okşadım ritme uydurarak. Belimdeki ellerinin tutuşu sıkılaştığında karnımda bir yerler harekete geçti. Onun da geçmiş olmalıydı ki, gözlerine arzu oturdu."Yapta bir göreyim ben-"diye alçak sesle devam ederken cidden bir şey yaptı. Başını hafifçe yana eğdi ve dudaklarıma yapıştı.
"Ben olsaydın napardım?" Önce acelesi varmış gibi ya da daha fazla dayanamıyormuş gibi sertçe emdi alt dudağımı.
"Ayazda da yatardım," Sonra inanılmaz bir yavaşlıkla dudaklarını dudaklarıma sürterek üst dudağıma geçti.
"Sırtımda da taşırdım." Dudağımın sağ köşesine baştan çıkarıcı bir öpücük bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK Asker
General Fiction"Komutanım."dedi Üsteğmen alçak perdedeki bir sesle. İstemiyorum, dememişti ama bu seslenişi bu anlama geliyordu. Elini kaldırdı Komutan. İtiraz etmesine izin vermedi. Kaşlarımı kaldırdım. İtiraz edemiyor muyduk yani, bir şeyi istemiyorsak? Buranın...