ŞAFAK 15

4.5K 249 135
                                    

Sıcak.. Çok güzel.. Yumuşacık.. Çok rahat...

Mahmurlukla iç geçirdim. Nerede olduğumu biliyordum. Aras'ın kollarındaydım. Güvenliydi. Dahası huzurluydu. Sımsıcaktı. Yanağımı saçlarına sürterken onun da memnun olduğunu gösteren kedi mırlamalarını duydum. Düzenli nefesini tenimde hissediyordum. Dudaklarımda içten bir gülümsemeyle uyandığıma emindim. Böylesine bir iç rahatlığını ilk kez yaşıyordum. Harikaydı.

Bir saniye.

Nerdeyim dedim? Nerdeyim dedim ben?

Aras'ın kolları. Aras'ın kolları.

Gözlerim şak diye açılırken kalp ritmimin nasıl değiştiğini Aras'ın duyup uyanmasından korktum. O yüzden kollarından ve bacaklarından zorlukla sıyrılıp kendimi yanlışlıkla yere düşürdüm. İçten içe söverken, bir yandan da dua ediyordum; Lütfen geç kalmış olmayayım lütfen lütfen lütfen.

Acıyan popomu ovuşturarak düştüğüm yerden kalktım. Komodinin üzerine bıraktığım telefonu endişeyle elime alıp ekranı açarken duaya devam ediyordum. Ekrandaki saati görmemle rahat bir nefes verdim. Neyse ki, yarım saatim vardı. Sessiz olmaya özen göstererek odadan çıkarken Aras'ın yüzüne özlemle baktım. Görmezsem kaybolur muydu?

Boş koridorda koşmaya başlarken nasıl orada uyuyakaldığımı sorguluyordum. O uyuduktan sonra kalkacaktım. Böyle düşünmüştüm ama içimi kıpırdatan hislerle baş etmeye çalışırken uyuyakalmıştım. Yine de güzeldi. Gecikseydim çok da güzel olmazdı, yeni hocamı tanımıyordum ama kızacağından ve cezalandıracağından emindim.

Kendi katıma ulaştığımda etrafta uyku mahmuru dolaşan insanlara çarpmamaya çalışarak odama koştum. Formamı büyük bir zevkle giydim ve banyoya gidip saçlarımı ördüm, dişlerimi fırçaladım.

Yemekhanede Nil'i görünce selam verdim, buna oldukça çok sevindi, ardından dedemin yanına gittim. Bana yaptığı tostu afiyetle ve hızla yiyip dilimi haşlayacak kadar sıcak olan çayı içtim. Yetkin Onbaşı'nın gitmem gereken konumu tarif eden anonsunu tüm karargahla beraber dinleyip ardından oraya yöneldim.

***

Bu karargahın bilmediğim çok yönü vardı. Sırlarla doluymuş gibi hissediyordum her yeni insan ve yer keşfettiğimde. Mesela şu an Aras'ın yattığı hastane bölümünü daha önce hiç duymamıştım ve gitmemiştim. Ama eğitim gördüğümüz bu çatının altında, öyle bir yer de mevcutmuş. Şaşırtıcı ve havalı.

Şaşırtıcı bir diğer şey de, şu karşımdaki kadın.

"Güya dikim dersi almışsın, hah, kopmuşğmeni bile dikemezsin. Çekil şurdan.." Formamın omzundan tutup tiksinç bir şey tutuyormuş gibi geriye çekti beni ve kalktığım yere kendi oturdu. Hayatımda neredeyse ilk kez bir kadından korktum. Gerçekten korktum.

Boyu belki benim yarım kadar ancak var olan ve bu son derece ihtiyar kadın benim sağlık eğitmenim evet. Adı Nigar. Kıdemli olduğu aşikar. Çok kibirli ve kaba. Oldukça da korkunç.

Bana sadece ilk dersimde ne gördüğümü sordu. Ona dikmeyi öğreneceğimi söyledim ama öğrenebildim demedim. Buna rağmen öğrendim demişim gibi iki saattir yapamadığım için beni fırçalıyor. Bazen beni dövecek sanıyorum. Ağzımı bile açamıyorum. Cidden. Korkunç.

"Böyle yapacaksın. Sana kalsa yorgan diker gibi insan dikeceksin. Şafaksın diye mi bu kibrin?" Dudaklarım aralandı. "Yok Efendim olur mu öyle-"diye yanıtlıyordum ki arkasını döndü ve," Bir de cevap vermeye utanmıyorsun?"dedi sorar gibi. Yutkundum. Ah benim Aras'ım.. Sen olsan çat çat cevap verirdim..

ŞAFAK AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin