ŞAFAK 13/2

4K 244 142
                                    


(EYPİO- NAİM)

Koş Hilal. Koş.

Arkamda bi şey vardı. Büyüktü, hızlıydı. Kendimi bulduğum bu ormanda sonsuza kadar koşmama yetecek kadar adrenalin sağlıyordu bana. Bu yüzden bu bir rüya olmalıydı. Olmalıydı değil mi? Yaşanmışlık hissi rüzgar yüzüme çarparken kendini gösterdi. Yavaşladım. Bunu daha önce de yaşamıştım sanki? Beynimin gerisinden gelerek kafamın içine girmeye çalışan birkaç anıya müsaade ettiğim vakit sırtıma atlayan o büyük şeyin bir ayı olduğunu hatırladım. Yere düşüp yüzümü toprağa vurduğum an nefessiz kalarak gerçek hayata gözlerimi açtım.

Soluk soluğa odamın karanlığına bakarken elimi terlemiş alnıma koydum. Kalp ritmim düzelene kadar bekleyip su içmek için battaniyeyi üzerimden attım. Işık anahtarını bulmak için ellerimle dokuna dokuna duvara yaklaşıp düğmeye dokundum. Birkaç saniye gözlerimin ışığa alışmasını bekledikten sonra yönümü masanın üzerindeki sürahiye çevirdim.

Aras'ı görmemle bir adım geriye neredeyse sıçrayarak gitmem aynı olmuştu. Ağzımdan kaçan minik çığlık tek kaşını kaldırmasıyla son bulmuştu.

Oradaydı. Benim tekerlekli sandalyemde oturuyor, elinde benim telefonumu çeviriyordu. Sönük bakışlarının altında kararmış halkalar vardı. Gözlerinin beyazı kırmızıydı ve yüzü oldukça çökmüştü. Kaşlarımı çattım şoku atlatınca.

Adımlarımı hareket ettirip yanına kadar gidip masanın üzerindeki sürahiden kendime su doldurdum. Onu görüyor olmamın, onun benim odamda olmasının heyecanı az önce hissettiğim korkuları tekte elemişti.

Bugün Pazar'dı. Yani Pazar olacaktı.

Tüm hafta boyunca sürekli kuşkulu kuşkulu suratıma bakıp her hareketimi takip eden Aras'ın geçen Pazar Elha'yla olan samimi hallerini unutmamıştım. Bu yüzden ondan uzak duruyordum. Kıskançlık düşündükçe bedenimi ele geçiriyordu. O gece odama gelir gelmez sarmıştı bütün duygularım bedenimi. İyi hissediyordum ama canım da sıkılıyordu. Aras'ın da orada yanımda olmasını isterdim diyeydi bu da.

Ertesi gün ve ertesi gün, yani bugüne kadarki her gün rutin bir düzenim oluşmuştu. Kahvaltı, Aras'la köşe kapmaca, öğle yemeği, Aras'ın beni konuşturma çabası ve dedemlerle akşam yemeği, ardından kendime ya da Berkay'la antrenman, yatış. Berkay bana yardım etmeyi seviyordu. Kendi kendime kum torbasına dayak atma çabamı gülünç bulmuş ve o yüzden bana zevkle yardım edeceğini de söylemişti. Ki onunla çalışmak eğlenceli oluyordu, komik biriydi.

"Neden geldin?"diye sordum bardağı masaya koyduktan sonra kollarımı önümde bağlayarak. Kısık bakışlarını yüzümde dolaştırıp ürkütücü bir şekilde telefonu çevirmeyi aniden durdurdu. Yavaş hareketlerle telefonu masaya bırakıp yavaşça ayağa kalktı ve yüzüme doğru eğildi. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki, dizlerim titreyecek gibi oldu.

"Ne planladığını bilmek istiyorum."dedi parmak eklemlerini masaya her sözcükte vurarak. Hafifçe yutkundum. Sinirliydi. Sabrı taşmıştı. Yine de pes etmedim. "Seni ilgilendirmez."

"Hah!"dedi aniden geri çekilip ellerini ensesine atarak. Kafayı yemişim gibi bakıyordu bana. "Beni ilgilendirmez?"diye sordu. "Beni?" Kendini işaret ediyordu. Güldü. Kaşlarım çatıldı. "Neden ilgilendirsin?"diye sordum kuşkuyla. "Üstüm olmaktan başka herhangi bir sıfatın var mı hayatımda?"dedim acımasızca. Bakışları hayal kırıklığına uğradı. Gözlerinin altı daha çok karardı, yüzü daha çok yorgun göründü gözüme. "Bunu sen seçtin unuttun mu?"diye devam ettim. "Bana hiçbir açıklama yapmadan ve üstelik hiç bana ve duygularıma saygın yokmuş gibi o kıza gülerek!" Sonlara doğru yükselen sesim bariz kırgınlığımı haykırıyordu.

ŞAFAK AskerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin