"İbrahim
Gönlümü put sanıp kıran da kim?"***
Önceki sene, İspanya, Karargah Hastane Kanadı
"Daha ne kadar böyle davranacaksın?" Aras gözlerini doktoruna çevirmedi. Tavandaki sekizli aydınlatmaya bakıyor, birer fay hattıymışçasına göğsündeki çatırdamayı dinliyordu. Yanlış yapmıştı, bunun ağırlığını omuzlarında hissediyordu. Ağırlık onu eziyordu. Kimseyi duyamıyordu. Duysa da önemli değildi. Yanlış yapmıştı, pişman hissetmiyordu. Vicdanı onu rahat bırakmıyordu. Bırakmasa da önemli değildi. Yanlışının doğru sebepleri vardı.
"Aras." Bu bir uyarı niteliğindeydi.
"Bitti mi?"diye sordu gözleri hala ışıklandırmadayken. Doktorunun içini çektiğini duydu. Bu konuşmayı yapmak için yüzüncü cesaretini toplayışı, yüzüncü lafı ağzına tıkılışıydı kadının. Alışmıştı doktoru. Ama buna bile alışmaktan hoşnuttu. Aklını mı kaçırmıştı?
"Bitti."dedi Doktor Hale elindeki malzemeleri Aras'ın üstünden toplayarak. Adam yattığı yerden kalktı. Oturur pozisyona geldi. Bir elini yüzüne atıp sıvazladı. Diğerini midesinin üzerine koydu. Midesi bulanmıştı. Elini ters çevirip gözlerinin önünde uçuşan renkli noktaları yok etmek adına sağ gözünü ovaladı.
Elini çektiğinde Hale'nin içine öküz oturdu. Adamın işaret parmağına dökülen kirpiklere baktı. Gözleri doldu. Arkasını döndü. Malzemelerle ilgileniyormuş gibi tekerlekli masanın üzerine eğildi. Gözlerinden birkaç damla poşetli malzemelerin üzerine döküldü.
Kapı tıklandı. Aras ayaklarını yere sarkıtırken gelmesini mırıldandı kapının ardındaki kişiye. Sesi cansız çıkıyordu. Kirpiklerine canı sıkıldığından değildi de, kirpiklerinin bu hastalık yüzünden dökülmesineydi. Peki ruhunun kirpikleri de dökülmüş müydü?
"Aras Yüzbaşı?"
Odadaki iki kişi de başını kaldırıp içeri giren üçüncü kişiye baktı. Aras tanıyamadı. Hale'nin yüzü hafifçe aydınlandı.
"Aksel?"dedi karşısındaki boylu poslu çocuğu ve üzerindeki farklı kıyafetleri süzerken. Aksel Hale'ye döndü. Kaşları yukarıya uzandı. Hale onun yanına doğru adımlarken Aras sessizce baktı. Ne olduğunun farkında bile değildi belki de.
"Bu kıyafet de ne? MİT mi oldun şimdi de?" Hale'nin gülümseyen sesi Aksel'i güldürdü. "Bunun için paha biçilmez bir kaftan olduğumu biliyorsun." Aras neden burada olduğunu hatırladı ve ayağa kalktı. Yatağın çıkardığı sesle ona dönen ikiliyi görmezden geldi. Ayakucundaki tişörtü titreyen elleriyle giydi. Neden elleri titriyordu? İlaçlar etki ediyordu. Aras anda kalmaya çalıştı. Aklı gidip geliyordu. Kalsaydı ne olurdu mesela? Kızın yanında? Hastayken onu sevse olur muydu?
"Yüzbaşı Aksel İnan. Sizi arıyordum." Aras karşısına dikilen adama baktı. Tişörtünün eteklerini aşağı çekti. Üzerinde 'MİT' yazan bir üniformayla kendisini tanıtan genç adama baktı. Neden diye sormayı akıl edemedi. Neden beni arıyorsun diye sormak hiç aklına gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAFAK Asker
Narrativa generale"Komutanım."dedi Üsteğmen alçak perdedeki bir sesle. İstemiyorum, dememişti ama bu seslenişi bu anlama geliyordu. Elini kaldırdı Komutan. İtiraz etmesine izin vermedi. Kaşlarımı kaldırdım. İtiraz edemiyor muyduk yani, bir şeyi istemiyorsak? Buranın...