-8-

11.2K 719 114
                                    

Ne kadar orada öylece durdum hiçbir fikrim yoktu ama kendime geldiğimde ikisini ayrımak için araya girmeye çalıştım. Bakın sadece çalıştım çünkü o dayaktan ben de nasibimi almış oldum.

Anlık heyecanla ayırmak için aklıma geleni söyledim "Durun hamileyim ben!" diye bağırdım.

İkisi de şok içerisinde bana dönmüştü. Ömür anlık mallaşarak yanıma gelmiş "Ben bakarım. Babası kim hiç umrumda değil!" demiş ve elimi tutmuştu.

Bense ciddi ciddi yüzüne bakıp "Oğlum mal mısın? Ben nasıl hamile kalayım." dedim.

Arkadan Atalay'ın "Hadi Oğuz gidiyoruz!" demesiyle ona atılmış olsam da Ömür'ün "Eğer gidersen yediğin haltları anlatırım" demesiyle yerimde kalmıştım.

Atalay sinirle "Hadisene be oğlum" demiş kolumu tutmak için uzanmış ama ben geri çekilmiştim.

Hayır anlamında kafamı sallayıp "Git" diyebilmiştim. Atalay ise şok içinde bana bakıyordu. Çok sinirlendiği boynunda beliren damarlardan belli oluyordu.

"Oğuz oğlum dalga mı geçiyon lan benimle? Derdin ne senin. Kalk gidiyoruz! Adam az önce kaçırıyordu lan seni" dedi tükürürcesine. Bir şey diyemedim.

Ömür'ün "Sanane kardeşim. O benim sözümü dinler çek git" demesiyle yüzüne son bir yumruk yemesi bir olmuştu.

Atalay sinirle "Lan ne diyorsun sen! Çocuk korkudan titriyor. Belanı sikmiyim çek git şuradan!" diye sonlara doğru yükselen sesle Ömür'ün bana olan küçük cesareti oturduğu yerin üstüne kaçtığına emin olmuştum.

Korkuyla başını sallayıp arabasının da burada olduğunu unutup kaçtı hızlıca. Bense şaşkınlıkla bir ona bir de Atalay'a bakıyordum. Resmen 2 yıllık belamı korkutmuş kaçırmıştı. Ama eminim ki geri gelecekti.

Atalay hala geçmemiş olan siniriyle bana döndü. "Aranızda gerçekten ne var anlatmak ister misin? Yoksa ben araştırıp bulayım ve işler sarpa mı sarsın?" demiş ve tek kaşını kaldırmıştı.

İki türlüsü de sıkıntılıydı ama yalan söylersem kurtulabilirdim belki. "Ben utanıyorum bundan. Ama onu dolandırdım. Borcum vardı kaç-" diye yalanımı devam ettirirken sert sesi bütün yalanımı yıkmıştı.

Hayal kırıklığı ve sinirle yüzüme bakıp "Beni gerçekten salak mı sanıyorsun! İyi peki. Senin gelip anlatacağın günü bekliyorum ama o gün de ağzından tek bir yalan çıksın o zaman o çocuğun suçu yoksa bile gider öyle bir döverim ki ne sen tanırsın ne de başkası" demiş ve hızla yürümeye başlamıştı.

Ben olduğum yerde hala bekliyordum. O gözlerinde anlamlandıramadığım hayal kırıklığı ve benim şu an hissettiğim suçluluk duygusuyla kalmıştım.

Atalay'ın "Ne bekliyorsun hadi yürüsene!" demesiyle bir ördek yavrusu gibi peşine takılmıştım.

Mahalleye kadar ne o ne ben konuşmuştuk. Evimin önüne gelince ben görüşürüz desem de o sadece başını sallayıp hızlıca yanımdan uzaklaşmıştı. İçimdeki suçluluk sıkıntı hissi de bununla daha çok artmış gibiydi.

Eve girince Cem'in olmamasını şans sayarak odaya geçmiş kendimi kapatmıştım resmen. Sadece uyku ihtiyacım vardı. Belki o zaman bu gerçeklikten kaçabilirdim.

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin