-47-

3.1K 256 25
                                    

Atalay ile kısa Ankara seyahatimizden sonra İstanbul'a dönmüştük ama bir anda kendimizi bu garip ortamda bulmuştuk.

Mahalle büyükleri Atalay ve ailesini barıştırmak için Atalay'ın babasının isteğini kabul etmiş ve resmen tuzak kurar gibi bizi kahvenin içine çekmişlerdi. Bir anda herkes ortadan kaybolurken ben, Atalay, Atakan, Atalay'ın annesi ve uzun zamandır görmediğim kız kardeşi vardı.

Kız kardeşi ve annesi bana destek olurcasına bakarken babası ve abisi bir yandan hala kızgın ama bir nokta da utanç dolu bakışlar atıyorlardı.

Yaklaşık yarım saattir iki taraftan da ses gelmiyordu. Şu anda birinin bir şey demesi ortamdaki gergin havayı körüklemeye yeter de artardı.

Atalay'ın annesi ortamı yumuşatmaya karar vererek "Oğlum... Yüzün çökmüş resmen. Özledim seni" demişti.

Atalay resmen ölü gözlerle annesine bakmış "Evde de onlar beni döverken de yüzüm şişmişti o zaman umursamadın da şimdi mi aklına geldim?" dedi.

Annesi başını eğmiş ve "Oğlum haklısın. Çok hatalıydım. Dur demeliydim onlara. Ama o gücü bulamadım" demişti.

Atalay "Öyle ya da böyle. Üç ay boyunca da onlara görünmeden yardım edebilirdin bir şekilde. Ama sen tam tersine kaçtığımı görür görmez söyledin onlara" demişti.

Annesi olduğu yerde daha da küçülürken cevap dahi veremedi. Bu sefer sessziliği bozan Atakan oldu.

"Abim, güzel kardeşim çok özür dilerim. Elim kırılsaydı da vurmasaydım sana. Küçükken düştün diye kaldırımı söküp atardım ben... Keşke o zaman kalbimi söküp atsaydım be Atalay'ım. Affet beni be" dedi ağlamaklı bir sesle.

Atalay annesine baktığı gibi ruhsuz gözlerle Atakan'a bakmış ve "Değişen bir şey olmadı. Ha kaldırımı sökmüşsün, ha kendi kalbini sökmeyi düşünmüşsün... Benim size olan tüm güvenimi, sevgimi alıp söktün ne farketti?" demişti.

Babası bu sefer araya girmiş "Oğlum tamam haklısın ama bu kadar kin fazla değil mi? Özür diliyoruz ya işte!" demişti.

Atalay'ın bedeni anbean gerilmişti. Şu noktada benim konuşmam yangını körüklemekten başka hiçbir işe yaramayacağı için Atalay'ın elini tutarak destek olduğumu göstermek istedim. İstese bile bu yüzleşme gerekenden erken ve zorlamayla olmuştu. Şu noktada ikimizin birbimize destek olması dışında başka çaresi yoktu.

Atalay elini tuttuğum için biraz da olsa gevşemişti. Bu sefer babasına sinirle bakıp "Kızgın olmam normal değil mi? Ne o Tunç ile arkamdan iş çevirmeler? Ben bir tek ailemi değil en yakın dostumu da kaybettim. Neredeyse bütün bu pisliklerinize katlanmama değecek olan aşkı da kaybediyordum. Özür bu şekilde mi olur?!" diye bağırdı.

Sesi o kadar gür ve öfke dolu çıkmıştı ki resmen ailesi yerinde zıplamıştı. Abartacak olursam sanki kahvenin camı bile titredi diyebilirdim.

Babası derin bir nefes vererek yüzünü eğmiş, Atakan'ın omzuna destek olurcasına elini koymuş ve ardından kırgın gözlerle Atalay'a bakmıştı. "Oğlum bu olayları ilk seninle yaşadık. Haklısın seni dinlemeliydim, dinlemeliydik. Büyük eşeklik ettik." demişti.

Babası zorla yutkunmuş son bir kez derin nefes alıp "Hem anlayamadık aşkını. Ama Atakan da tutulmuş birine. Kaç aydır yıkıldı resmen. Olamayacak bir aşka tutulmasıyla nasıl çöktüğünü gördüm ve o an anladım. Atakan da yaşadı, yaşıyor senin yaşadıklarını..." dedi.

Atalay ilk defa kırgınlıkla baktı babasına. Resmen ağlamaklı bir tonda "Bir saniye... Beni kabullenme in tek sebebi abimin de eşcinsel olduğunu öğrenmen öyle mi? Yani beni gerçekten kabullendiğinden değil?" dedi.

Babası kırdığı potla "H-hayır oğlum öyle değil tabii ki" demiş ve kendini açıklmaya çalışmaya başlamıştı.

Atalay aniden ayağa kalkmış bir o tarafa bir bu tarafa hırsla yürüyordu. Sinir ve kırgınlık ile "Onu da kitledin mi eve? Psikolojik baskı yaptın mı? Dövdün mü onu da?" dedi. Ardından gülme krizine girmiş bir şekilde "Dur, dur. Peki sevdiğine 'o evleniyor' diye yalan söyleyip uzaklaştırdın mı?" dedi.

Babası ne diyeceğini bilmeden olduğu yere sinmişti. Ne annesi ne abisi yüzünü yerden kaldıramıyordu bile. Atalay ailesine iğrenir gibi bakmış ve "Siktirin gidin hayatımdan. Umrumda değil aşkından gebermen, umrumda değil şirketinin batması. Her şey benim üstümden ilerliyorsa eğer başta yapmayacaktınız. Şimdi oturun ve kendi halinize ağlayın" demişti.

Bir hışımla elimden tutmuş ve diğer eliyle kenardan tabureyi alıp cama fırlatmıştı. Cam anında paramparça olurken benim başımı koruyarak bizi dışarı çıkarmıştı. Ardından kapının orada şaşkınca bize bakan mahalleliye baktı. Gözleri kahvenin sahibi Fehmi amcayı buldu. "Fehmi amca camı yaptırırım kusura bakma" diyerek hızlıca eve doğru adımladı.

Eve girdiğimiz anda bana sarılıp ağlamaya başlamıştı. Hiç durmadan ağlamıştı. Yavaş yavaş yürüyerek odama gidip yatağa oturunca bile ayrılmamıştı benden. Koskoca adam resmen kollarımda küçücük olmuş ve hüngür hüngür ağlamıştı.

Gece boyu saçlarından, boynundan, dudaklarından öpmüş ve her saniye sakinleştirici sözler söylemiştim. Geleceğimiz hakkında güzel hayallerimi anlatmıştım ona. En sonunda o ağlayarak ben de onunla ağlayarak uykuya dalmıştım...

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin