-32-

5.6K 406 44
                                    

Strestle parmaklarımın kenarlarını dişlerken salonun ortasında bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordum.

Cem oflamış ve "Oğuz yerine oturur musun? Sakinleş artık" demişti.

Stresle ona dönmüş "Cem iki gündür Atalay'a ulaşamıyorum. Kimse de görmemiş. Çıldıracağım." demiştim

Barlas rahat bir şekilde otururken "Oğuz sakin ol tamam. Uygun değildir illa yazar" demişti. İlk defa Barlas'a bu kadar gıcık oluyordum.

İki geceden beri kimse Atalay'a ulaşamıyordu. Barlas ise bunun normal olduğunu ailesi ile vakit geçirdiğini söylemişti.

Sinirle bir koltuğa çöktüm ve stresle dizlerimi oynatmaya başladım. Barlas ise oflamış ve "Oğuz, oğlum sakin lan. Daha önce de 2-3 gün konuşmadınız ne bu stres" demişti bıkkınlıkla.

Endişeli sesimle "Bilmiyorum Barlas bilmiyorum... İçimdeki bir his bir şey olduğunu söylüyor. Hayır desem ki biri gördü ulan kimse mi görmedi." dedim.

Cem tam bir şey diyecekken çalan kapıyla ayaklandı ve hızla kapıyı açmaya gittim. Açınca karşımda Tunç'u görünce hayal kırıklığı ile salona geri döndüm.

Arkamdan gelen Tunç dalga geçer gibi "Hayırdır oğlum. Ne bu tripler. Beğenemedin mi beni?" dedi.

Gözlerimi devirip "Ne alakası var. Sadece Atalay geldi sandım" dedim.

Ardından Tunç'tan bir ses çıkmamıştı. Gözlerini kaçırıp koltuğa oturdu. Tek kaşını kaldırıp oturduğum yerde dikleşerek "Hayırdır? Ne biliyorsun sökül?" dedim.

Tunç ise çekinceli bir şekilde bakmış sonra da anlatmaya karar vermişti. "Oğuz bak fazla tepki verme. Şöyle ki iki gecedir bizimkinden haber alamıyoruz. Evlerine gideyim dedim annesi Atalay memlekete gitti dedi. Ama gitse illa bize söylerdi. Abisini gördüm o da memlekete gitti bir süre dönmez dedi" diyince hızla ayağa kalktım.

Cem emin olmak istercesine "Tunç bak emin misin?" diye sordu. Tunç ise "Oğlum ne yalan borcum var. Mahalledekilere sordum çıkarken gören kimse yok. Arabası hala aynı yerde" dedi.

Sinirle Barlas ve Cem'e bakıp "Ben size dedim. Bir şey oldu dedim. Takma dediniz. İlla mesajlarıma cevap verirdi en azından sonra konuşalım derdi. Ben dedim ama siz anca oturdunuz" dedim.

Cem gözlerini kaçırmışken Barlas ise düşünceli bir hale bürünmüştü. Daha fazla onları beklemeden montumu aldığım gibi Atalay'ın evine doğru hızla ilerledim.

Evinin oraya geldiğimde kapıda sigara içen Atalay'ı andıran genç adamı gördüm. Büyük ihtimalle abisiydi. Utangaçlığı bir kenara bırakarak hırsla yanına yürüdüm.

Adam benim geldiğimi görünce bana bakmaya başlamıştı. Adımlarımı hızlandırıp "Merhaba" diyebildim.

Adam sorgularcasına kaşlarını çatmış "Selam" demişti. Duruşumu dikleştirip "Size bir sorum olacaktı da. Acaba Atalay'a ulaşabildiniz mi? Bir süredir ulaşamıyorum" dememle "Bir bitmediniz amk" dedi.

Bunun üstüne kaşlarımı çattım. O ise sinirle nefes vermiş "Kimsin sen hele bi onu de. Seni daha önce görmedim" demişti.

"Cem'in askerlik askerlik arkadaşıyım. Kafesinde yardıma geldim. Oğuz ben" dedim. Söylediğim şeylerde saniyesinde yüzü kasılırken sesini yükseltip "Siktir git lan" demesiyle olduğum yerde sıçramıştım.

Bu sesi duyan orta yaşlı bir adam evden çıkmış "Ne oluyor oğlum? Ne bağırıyorsun?" diye sormuştu.

Oğlu kısaca ona açıklarken adam arada bana bakıyordu. En sonunda ismimi öğrenince anlık olarak gözlerinde değişik bir duygu geçse de emin olamamıştım.

Babası oğlunun omzunu sıkıp "Geç içeri annene yardım et" diyerek içeri göndermişti.

Ardından oğlu içeri gelince bana doğru geldi. "Oğlumun kusuruna bakma. Herkes gelip gidip Atalay'ı soruyor. Merak etme sen de memlekete gitti. İşleri var" demesiyle şom ağzım devreye girdi. "Ne işi var ki?" diye sordum.

Adam ise kararlı bakışlarını benden çekmeden "Nişanı için hazırlıklar var. Ev düzüyor nişanlısıyla. O yüzden size haber veremeden gitti" dedi.

Duyduklarım bende şok etkisi yaratmıştı. Kalbime saplanan acı boğazıma takılan yumruya arkadaşlık ediyordu.

Sesimi düz tutmaya çalışarak "Nişanlısı mı?" dedim. Adam ise başıyla onaylamış "Evet haberin yok mu? Kızla çocukluktan aşık bunlar. Bir ara küsmüşlerdi ama kader işte. Deli gibi aşık bizimki" demiş ve gülmüştü.

Belli belirsiz başımı sallamış "Anlıyorum. Kusura bakmayın rahatsızlık verdim size de" demiş ve arkama bakmadan hızlıca eve geri dönmüştüm.

Anahtarı almayı unuttuğum için kapıyı çaldım. Kapıyı açan Cem ise şaşkınlıkla benim suratıma bakıyordu. İçeri geçip kendimi zar zor koltuğa attım. Sanki bir şey olmamış gibi duvarı izliyordum.

Cem endişeyle "Devrem neden ağlıyorsun sen?" dedi. Elimi yanaklarıma götürüp sildim. Histerik bir gülüş sunmuş "Lan ağlamışım" diyerek kahkha atmaya başlamıştım.

Barlas ve Tunç da edişeyle beni izlerken kendimi durdurmuş "Memlekete dönmüş. Evlenecekmiş" demiştim.

Tunç ise "Oğlum saçmalama öyle bir şey olsa illa bize derdi. Sana aşkını görüyoruz. Bir ulaşalım Atalay'a o açıklar sana" dedi.

Telefonum sanki bunu hissetmiş gibi bildirim sesini odada yankılanmasına izin vermişti. Hızla ekranı açıp mesajlara girdim.

Atalay'dan gelen mesajı görünce buruk bir gülümseme sundum. Aramaya çalışsam da defalarca yüzüme kapamıştı. Sinirle masadaki bardağı duvara fırlattım.

Cem hızla yanıma gelip ellerimden tutmuş ve "Devrem ne oldu?" demişti. Mesajlar kısmını göstererek "Al okuyayım. 'Babamları rahatsız etmeyi kes. Eğlendik oldu bitti. Artık normal bir hayat yaşamalıyım. Bırak da mutlu olayım' yazmış" dedim.

Barlas ise hızla yanıma gelip tekrar tekrar mesajı okumuştu. Tunç ise "Lan nasıl ya? Adam senin aşkından ölüyor resmen imkanı yok" demesiyle sinirle "Oldu işte oldu. Herkes normal hayat yaşasın amk. Bir ben orospu çocuğuyum zaten" diye bağırdım.

Cem ise üzgünce bakıyordu. Ona buruk bir gülümseme sunup "Kaderim bu demekki devrem. Hepsi eğlensin en sonunda da 'normal' bir hayat için siktir olup gitsin" dedim.

Barlas tam bir şey diyecekken "Gerek yok abi. Boş avutma sözlerine ihtiyacım yok. Oldu bitti işte. Ha Ankara ha İstanbul değişen bir şey yok. Hadi yatmaya gidiyorum iyi akşamlar size" demiş ve Barlas'tan telefonumu alarak odaya geçtim.

Yatağıma girip yastığımı gözyaşlarına ıslattım. Ta ki gözyaşım akmaktan yorulana, nefesim daralana kadar...

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin