-12-

10.5K 702 20
                                    

Sabah ablamlar kısa süreli ziyaretini verdiği haberden sonra daha da kısa tutmaya karar vererek Ankara'ya dönmüşlerdi. Cem ise kafeyi açma görevini bana vermiş ve arkadaşının onu çağırdığını söyleyerek kaçmıştı.

Kafeyi tek başına ilk kez açtığım için gelen yorgunluk hissi beni mayıştırmıştı. Ama birazdan gelecek olan müşteri kafilesi yüzünden uyuyamayacağımı da biliyordum. Ki düşündüğüm gibi kısa bir süre sonra kafe resmen izdihama uğramış gibiydi.

Tek başına hem kasaya bakıp hem paketlemem resmen beni bir süper kahramana dönüştürmüş gibiydi. Uzun koşuşturmacalı maceradan sonra kafede 1-2 kişi dışında kimse kalmamıştı. Ben de bunu fırsat bilerek öğlen gelecek olan kafiyeyi beklerken kendime sıcak bir çikolata yapmıştım. Hava sıcak olsun soğuk olsun bundan vazgeçemiyordum.

Sıcak çikolatamı içerken daladığım hayal dünyasından adımın seslenmesiyle uyandım. "Oğuz?" diye bir şaşırma nidası gelmişti. 

Kimin seslendiği ne baktığımda kapıda dikilen ve liseden beri en yakın arkadaşım olan ama bir süredir onun iş yoğunluğu ve benim yaşadıklarımdan dolayı konuşamadığım Cengiz vardı. Tezgahın arkasından hızlıca çıkıp sıkı sıkı sarıldım.

Cengiz resmen özlem dolu sesiyle "Nerdesin lan sen?" demişti.

Ondan ayrılıp anlamayan gözlerle ona baktım. "Sen mesaj atmadın ya lan. Arasana" dememle aynı anlamsız bakış bana dönmüştü bu sefer.

Cengiz olayı anlamaya çalışır gibi "Nasıl lan? Ben seni aradım kaç kere telefonun asla açılmadı meşgule attı. Ankara'ya geldim senden iz yok. Ablan sadece İstanbul'da dedi." demesiyle hızlıca telefonuma girdim. Engellenenler kısmını açmamla Cengiz'in de engellendiğini gördüm.

Bunu gören Cengiz "O it yaptı kesin. Şizofrenik manyağa bak sen!" demiş ve sinirle solumuştu.

Cengiz'e sakin bir gülüş sunup "Geç sen otur şuraya ben de sana bir şeyler hazırlayayım. Sonra konuşuruz ne dersin?" dememle beni kolunun altına alması "Sen dersin de ben hayır mı derim?" demesi bir olmuştu. Gülerken başımı kaldırdığımda kaldırımın karşısında gördüğüm silüet ile istemsizce hem heyecanlanmış hem de yanlış bir şey yapıyormuş hissine kapılıp hızlıca Cengiz'i uzaklaştırdım.

Cengiz'e gülümseyip hızlıca içeri girdim. Kalbimin çarpıntısını ve içimdeki kelebekleri şimdilik erteleme tuşuna basarak susturmuş ve hızlıca bir şeyler hazırlayıp Cengiz'in yanına geçmiştim. Konuyu uzatman direk ona en baştan sona anlatmıştım. Bir noktada Atalay'dan da bahsetmiştim.

Cengiz elini dizine vurup bir aksiyon filmi izlemiş tepkisiyle "Vay anasını sayın seyirciler. Ulan resmen film çekmişsiniz siz orada be! Neler oluyor. Kardeşim eşcinsel olduğunu öğrendiğim zaman bu kadar şaşırmadım" demesiyle kahkhayı basmıştım.

Cengiz merakla "Ee anlatırken sürekli araya sıkıştırdığın çocuk kim? Göstersene!" demiş ve çapkın yüz mimikleri yapmaya başlamıştı. Resmen orangutana benzediğinden habersizdi.

Koluna geçirip "Resmi bende ne arasın? Buradaydı az önce de şimdi göremiyorum. Bir daha gelirse gösteririm" demiştim.

Cengiz kolunu ovalarken 'cık' diye bir ses çıkarmış ve "Stalk güçleri gitmiş. Güçten düşmüşsüz sen demedi deme" demesiyle ikinci şaplağı da yemişti.

Yavaş yavaş gelen müşterilerle ben yine kasaya geçmiş yine süper kahramana dönüşmüştüm. Öğleden sonra Cem'in de gelmesiyle Cem gitmeme izin vermiş ve sabahtan beri beni bekleyen Cengiz'le mahalleye doğru yürümeye başlamıştık.

Cengiz klasik olarak liseden beri olan alışkanlığını sürdürmüş ve kolunu omzuma atarak yürüyordu. Onun bu hareketi yüzünden yapışık kankalar diye anılıyorduk resmen.

Mahalle kahvesine gelmemizle Cengiz rahatlığını hiç bozmadan beni oraya doğru yönlendirdi. Kapının kenarındaki masada oturan Atalay ve yakın arkadaşları, onun yanındaki masada ise tayfasının devamı oturuyordu.

Atalay ile göz göze gelmemizle yüz hatllarının gerildiğini farketmiştim. Cengiz'in kulağıma eğilip fısıldamasıyla elini yumruk yapması beni şaşırtırken aniden Cengiz'e dönmüştüm.

Cengiz kulağıma "Atalay bu mu? Baya baya belli ediyor yalnız bu sen salaksın" demesiyle "Sensin salak" gibi çocukça bir cevap vermiştim.

Barlas diğer zamanlara göre daha sert bir biçimde "Hoşgeldin Oğuz! Bakıyorum da misafirlerin bitmek bilmiyor" demesiyle Atalay'ın 'yapma' diye fısıldadığını duyar gibi oldum ama o kadar kısıktı ki bunun bir ilizyon olması bile muhtemeldi.

Cengiz şaşkınlıkla kafasını bana çevirip "Benden başka kim var hayatına pis adam!" diyip Oscar oyunculuğunu ortaya sunmuştu.

Ben de olayların daha fazla anlam karışıklığı yaratmaması için "Git de nişanlına söyle bu sözleri alçak adam" demiş ve koluna geçirmiştim.

Bu duruma birkaç kişi gülerken bir kısmı tiksintiyle bakmıştı. Asıl umrumda olan Atalay ise rahatlamış bir haldeydi.

Atalay sessizliği bozup "Gelin buraya oturun her yer dolu" demesine karşılık itiraz edecekken Cengiz'in pat diye oturmasıyla göt gibi kalmıştım. El mecbur ben de oturmak zorunda kaldım.

Cengiz klasik her ortama uyum sağladığı bir tavırla rahat rahat takılırken bense sürekli Atalay'a bakıp duruyordum. Cengiz'le anlaşmaları hoşuma gitse de sürekli ona gülmesi sinirimi bozmuştu.

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin