-48-

4.3K 255 55
                                    

Atalay'ın kucağımda bebek gibi ağlamasından sonra bana kendini daha rahat açmaya başlamıştı. Duygularını daha net belli ediyordu. Ben de aynı şekilde rahatlamıştım. Evet kötü şeyler atlatmıştık ama en sonunda birbirimize güvenmeyi seçmiş ve bu yolda ilerlemeye karar vermiştik.

Kulağımın dibinde Cem'in el çırpmasıyla korkuyla olduğum yerde sıçradım. Cem hayırdır anlamında kafasını sallamış ve "Ne oldu devrem hayal alemindesin yine" demişti.

Omzuna yaslanıp "Ne olsun devrem be o kadar kaostan sonra huzurlu bir dönem geçiriyoruz ya, bırak da hayal kurayım" dedim.

Cem gülmüş ve beni dürtmüştü. Cem aniden ayağa fırlamış "Ay devrem bugün Barlas'ın doğum günü de ben hediye sipariş etmiştim gidip onu alsan da sonra mahalleden değil de yukarıdan kafeye gelsen olur mu? Hediyeyi şimdi aldığımı görürse çok kırılır bana" demişti.

Tamam anlamında kafamı sallayıp çıkmak için hareketlenirken aniden arkamı dönüp "Sen niye almıyon lan!" dedim anlık içimdeki keko ile birlikte.

Cem ise şaşkınca bana bakmış ve ardından "Devrem düğün için konuştuğumuz çift gelecek tasarım yapacağım. Ha yok ben iyi çizerim dersen ben giderim" demişti.

Anında kapıya doğru fırlayıp "Yok yok devrem. Pü pü pü tövbe" demiş ve hızlıca minibüse atlayarak hediyeyi aldığı yere gitmiştim.

Küçük kadife kutusunu görünce içim bir hoş olmuştu. Atalay ile evlensek, yüzüklerimizi taksak, küçük de olsa ikimizin olacağı bir evde yaşasak...

Hayaller havuzunda yüze yüze tekrardan kafeye gelmiştim. Ama hem trafik olduğu için hemde yolu uzattığım için akşam olmuş karanlık çökmüştü. Cem salağı da benim geleceğimi unutup kafeyi kapatmıştı.

Söylene söylene hızlı adımlarla mahalleye girip yürümeye başladım. Ama garip bir şekilde bu güzel havada sokakta kimseler yoktu. En sonunda endişeyle evin oraya geldiğimde kahveye yakın bir tarafta çiçeklerle yuvarlağa alınmış bir alan gördüm.

Merakıma yenik düşerek hızla oraya ilerledim. Yerdeki mektubu görmemle hızla elime aldım. Üstündeki ismimi görünce şaşkınlıkla etrafıma baktım. Hala kimsecikler yoktu.

Mektubun içindeki kağıdı çıkararak okumaya başladım. 'İşte tam bu nokta senin o kahvelerinde tutuklu kaldığım nokta. İlk senin geldiğin noktaydı burası' yazıyordu.

Heyecanla ilk gün Atalay'ı gördüğüm yere doğru yürüdüm oradaki notu okumaya başladım. 'Sen taksiden yeni inmişken, bizimkilerin boş konuşmasını bir vızıltıya çevrildiği nokta burası' yazıyordu.

Gözümden akan yaşı silip nereye gitmem gerektiğini çözmeye çalıştım. Bir anda mahalledeki evlerin bazılarının ışıkları açılmıştı. Bana yolu göstermek istercesine açılıp kapanıyordu. Hızlı adımlarla oraya yürüdüm.

Notu aldım hemen. 'Burası da her sabah sen kafeye giderken belki görürüm diye beklediğim nokta. Kimi zaman sinirli kimi zaman da uyuşuk halini gördüğüm nokta. Ama en önemlisi de o masum gülüşünü izleyebildiğim en güzel nokta' yazıyordu.

Her sabah işe giderken karşılaştığım köşeydi burası. Nottan kafamı kaldırıp baktığımda hem benim geldiğim yolu hem de kafenin içini net bir şekilde görülüyordu buradan.

Bu sefer yerdeki çiçekleri takip etmiştim. Atalay'ın ailesinin evinin oraya geldiğimde içime bir hüzün doluşmuştu.

Yerdeki notu alarak okudum. 'İşte bu nokta da seni kaybettiğimi düşündüğüm nokta. Son kez seni gördüğüm ama seslenemediğim, senin de bir taksiye binerek gittiğin nokta...' yazıyordu. Bu okuduklarımla gözyalarım artarken çiçekli yolu takip ettim. Yolun sonunda smokin giymiş Barlas'ı görünce şaşkınlıkla ona baktım.

Barlas ensesini kaşıyıp "Hadi bin lan arabaya" diyerek ortamın içine etmişti. Gözyaşlarımı sildim ve gülerek arabaya bindim. Bir süre sonra şehri izleyebildiğimiz yere gelmiştik. Barlas bana göz kırpmış ardından gitmişti. Yavaşça bankın oraya gittim.

'Burası da zamanında Barlas'ı tehdit etmeye getirdiğin ama onay verdiğin yerdi. En sonunda gururunu yıkıp beni aramıştın. Yapmıştın be gülüm...'

Notu okumayı bitirdikten sonra biraz daha ileride duran Atalay'ın arabasını gördüm. Hızla oraya giderek açık olan bagaja baktım. Son bir not da oradaydı.

'İşte burası da sana açıldığım yerdi Oğuz'um... O güzel gözlerine tutuklu kaldığımı anlattığım yerdi...'

Gözyaşlarım bu notu bekliyormuş gibi akmaya başlamıştı. Arkamda bir hareketlilik hissedince hızla arkamı döndüm.

Takım elbise giymiş, saçları yapılmış yakışıklı Atalay'ım diz çökmüş ve elindeki kadife kutuyu açmış bana bakıyordu. Heyecandan titreyen elleri ile...

Atalay cesaretini toplayıp konuşmaya başladı. "Güzelim, bir tanem, Oğuz'um... Ne kadar olay yaşarsak yaşayalım kopamadık birbirmizden. Kopamadım senin kahvelerinden. Artık kimse umrumda değil. Tüm dünyaya aşkımı haykırmak istiyorum. Ama ondan önce seninle bir hayat kurmak istiyorum. Oğuz'um benimle evlenir misin?" demişti.

Heyecandan dizlerimin bağı resmen çözülmüş ve aniden yere düşmüştüm. Atalay endişeyle beni tutmuş ve bana bakıyordu. Gözümden akan yaşlarla kafamı sallamış ve resmen üstüne atlayarak dudaklarını sömürmeye başlamıştım.

En sonunda nefes nefese ayrıldığımızda alnını alnıma dayamıştı. Ne kabul etsem de sesli söylemezsem gerçek olmayacakmış gibi hissettiğim için titreyen sesimle "Evet, evet sevgilim..." diyebilmiştim.

Atalay titreyen elleriyle yüzüğü parmağıma takmış ardından kendi parmağına da takarak bir kez daha dudaklarımdan öpmüştü.

Birbirimizden ayrıldığımızda göz temasımızı kesemiyorduk. Benim mutluluktan ağlayışıma Atalay da eşlik ediyordu. Bu güzel manzara, güzel adamla birlikte mutluluğunun zirvesinde olduğumu biliyordum. Birbirimize deste çıkıp, birbirimizin yanında durduğumuz sürece her şeyi atlatabileceğimizi biliyorduk. Yeter ki günün sonunda huzurlu kollarımız, bakışlarımız, dudaklarımız birbirine kavuşsun...

...FİNAL...

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin