-23-

8.6K 529 41
                                    

Sabah Cem'den önce giderek kafedeki işleri halletmiş, birkaç müşteriyle sohbet etmiştik. Cem geldikten sonra biraz daha kalmış daha sonrasında annemin doğum günü için Ankara'ya gitmem gerektiğine dair Yavuz abimden bilmem kaç bininci mesajı almamla Cem'in beni postalamasıyla kafeden çıkmıştım.

Gideceğim yerin minibüsü mahallenin diğer ucundan geçtiği için tekrardan mahallenin içine girmiştim. Sokağı döndüğümde klasik köşelerinde oturmuş Atalay ve tayfası o görmüştüm.

Hafif bir baş selamı vererek yürümeye devam ettim. Elbette bilen vardı ama orada bilmeyen insanlar da vardı. Biraz daha ilerledikten sonra yanıma yanaşan arabanın korna çalmasıyla küçük bir küfür savurmuştum.

Kafamı çevirdiği de Atalay sırıtarak bana bakıyordu. Kafasıyla yan koltuğu işaret etmişti. Ben de itiraz etmeden direkt bindim.

"Nereye bakalım?" demiş ve yine bacağımı tutmuştu. Sanki orası onun yeriymiş gibi sahiplenmişti.

"Otobüs bileti alacağım bir yere" dememle kafasını hızla bana döndü.

"Ne demek lan o? Daha yeni başladı her şey, gidiyor musun?" diye hızlıca konuşunca ciddiyetim bozmadan "Evet" dedim.

Atalay'ın yüzü düşmüş olsa da gülümsemeye çalışmış "Neyse ne lan. Mesafeler engel değil. Arabaya atlar, otobüse atlar gerekirse yürüyerek gelirim." demişti.

Bu tepkisi üzerine gülümsemiş "Tamam tamam ya. Annemin doğum günü onu kutlamaya gidiyorum" demiştim.

Derin bir nefes vermişti. "Böyle şaka yapılmaz ama" dedi.

Anlık olarak tereddüt etsem de "Sen de gelmek ister misin?" diye sordum.

Atalay şaşkınlıkla bana dönüp "Sen ciddi misin?" diye sordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp evet anlamında kafamı salladım.

Atalay mutlulukla gülmüş "Olur, olur gelirim. Hem büyüdüğüm yeri görmüş olurum hem annemlere kendimi tanıtırım" dedi hevesle.

Yüzümü ona çevirip "Ablama sevgili olduğumuzu söyleyeceğim ama abimler bilmiyorlar o yüzden arkadaşım olarak tanıtacağım..."dedim. Destek vermek istercesine elimi tutmuş "Hiç sorun değil güzelim" demişti.

Ben de bunun üzerine mutlulukla "Sana da bilet alıyorum o zaman" diyip ellerimi çırpmıştım.

Atalay ise anında itiraz etmiş "Gerek yok bilete falan. Benim arabayla geçeriz" demişti. İtiraz etmeye çalışsam da kabul etmemiş ve geri mahalleye dönmüştü. Beni kafeye bırakıp gitmişti.

Gittiğim gibi geri döndüğüm için Cem kahkaha atmaya başladı. Olayları anlatınca da oturduğu yerden düşmüş daha çok gülmeye başlamıştı.

Şaka bir sinirle "Neye gülüyorsun ya!" demiştim. Cem sonunda sakinleşmiş "Lan bizim öküz Atalay git gide değişiyor ona gülüyorum " demiş ve olaylar tekrar aklına gelmesiyle tekrar gülmeye başlamıştı.

Akşam olunca kafeyi de kapatım eve geçmiştik. Ben valizini hazırlarken sürekli Atalay ile de konuşuyor ne götürüp ne götürmemesi gerektiğini söylüyordum. Kısaca her türlü kıyafeti koyması gerekiyordu. Ankara'nın ayazı fenaydı, sıcağı yakardı, geceleri de kıçınızın donma ihtimali çok yüksekti.

Canım Ankara'nın havası bizlere sürpriz yapmayı çok sevdiğinden her türlü kıyafeti den koyuyordum. Kısa kollu, uzun kollu, deri ceket, mont...

Atalay ile konuşa konuşa en sonunda valizini halletmiş ve sabah erkenden yola çıkacağımız için yolluk hazırlamış ve yatmıştım.

Sabah erkenden Atalay'ın gelmesiyle yola koyulmuştuk. Yol boyunca ne abur cubur varsa yiyor asla doymuyordum. Araba yolculuklarında iştahım açılıyordu.

Yolda sürekli burası iyi, şurası iyi diye diye de mola vermiş ve orada da yemek yemiştik. En sonunda Ankara'ya varıp Mucize mahallesine geldiğimizde evime geldiğimi hissetmiştim.

Atalay arabayı park etmiş, çantaları da alarak yürümeye başlamıştık. Ama durmadan mahallenin çocukları Oğuz abi geldi diyerek sarılıyor, yaşıtlarım da 'Lan hayırsız' diyerek sarılıp anında plan yapmaya başlıyorlardı.

Yürüyüş boyunca Atalay'ın homurdanmasını duysam da büyüdüğüm mahallemin güzel insanlarıyla selamlaşma dan duramıyordum.

Sonunda bizim evin önüne geldiğimizde kapının açık olduğunu gördüm Atalay'a dönüp "Her şeye hazır ol, çok normal korkma" dedim. Atalay anlamaz gözlerle bana bakmıştı.

Cesaret alarak kapıya doğru ilerlediğimde temizlik kovası uçmuştu. Ardından ablamın bağırışınu duymuştuk. "Anne! Yavuz abim temizlik yapamıyor!" demişti.

Yavuz abim sinirle "Kalk git evine ne duruyorsun!" diye bağırmasıyla ablam ağlamaya başlamış "Anne! Beni kovuyor" diye bağırdı.

Annemin sinirle "Yavuz, hamile kızı ne ağlatıyorsun!" diye bağırmasıyla Yavuz abim açıklama yapmaya çalışmıştı. Ancak Tuğkan abim olayları duymuş olacak ki nasıl duymasın aynı evdeler "Yavuz!" diye kükredi.

Yavuz abimin kapıdan pofuduk ayıcıklı terliğiyle çıktığını görünce gülmeye başlamış ama arkasından oklava ile çıkan Tuğkan abimi görmemle kahkhalara boğulmuştum.

Beni gören Yavuz abim anlık şaşırsa da kurtulmak için arkama geçmişti. İşte o an gülüşüm solmuş ve kaçmaya çalışıyordum. Çünkü Tuğkan abim sinirliyken aradaki minnoş insancıkları önemsemezdi. Hele ki bu hamile ablam içinse

Yavuz abim arkamda bir dansöz edasıyla dans ederken Tuğkan abim de ona oklava ile vurmaya çalışıyor ama tüm hamle benim değerli popoma geliyordu. Arada belime gelen hamlelerden kurtulsam da çoğundan kaçamadım.

En sonunda Tuğkan abim biraz sakinleşince gözünün önünde olan beni yeni farketmiş "Sen mi geldin" demişti. Gözlerimi devirip "Yok hala İstanbul'dayım" dedim.

Yavuz abim arkamdan sarılıp "Niye geldin?" demesiyle olabildiğince ona dönmüş ve ters ters bakmıştım.

Yapmacık bir şekilde gülümseyip "Merhaba abilerim, aa hoşgeldim. Evet çok yorucuydu yolculuk ama naparsınız sizi özledim. Nasıl ya siz de mi özlediniz çok tatlısınız!" dememle ne ara yanımıza geldiğini bilmediğim Burak kafama geçirmişti.

Burak'a abi demiyordum çünkü az bir yaş farkı vardı. Burak'ın kafama vurmasıyla özüme dönmüş sırtına atlamıştım. Tuğkan abim ise durdurmaya çalışıyordu.

Yavuz abim gerçekten olaylardan kopmuş bir şekilde "Bu kim?" diye sordu Atalay'ı süzerek.

O an gerçekliğe dönen ben hızlıca Burak'ın sırtından inmiş "Arkadaşım Atalay, onunla geldik!" demiştim nefes nefese.

Tuğkan abim az önce sinirli değilmiş gibi "E haydi içeri geçelim. Hoşgeldin Atalay!" demiş ve içeri girmişti.

Biz de arkasına takılmışken Atalay bana şaşkın gözlerle bakıp duruyordu. Şirince gülümseyip "Korkmamanı söylemiştim" dedim.

İçimdeki o şımarık çocuksu hissiyle içeri girmiş koşup annemle ablama sarılmıştım. Annemle ablamın mutluluktan gözleri dolsa da 'kalk şunu yap, şunu tut' demeleriyle büyüyü bozmuşlardı. Abimler de Atalay'ı aralarına almış sorguya çekiyorlardı.

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin