-36-

5.7K 385 47
                                    

Sabah Atalay uyanmadan kalmış işe yardım etmiştim. Dün olanların bir rüya olmadığı, gerçek olduğu yeni yeni yüzüme vuruyordu. İçimde hissetiğim boşluk bir ağırlıkla dolmuştu.

Yaşadığım iki ilişkinin de bir noktada kötüye gitmesi sanki hep böyle olacakmış hissiyatını peşime takmıştı. Atalay akşam geri dönelim gibi şeyler söylese de istemiyordum.

Ne İstanbul ne de Ankara'da kendimi özgür hissedememiştim. Ama aksine burada Murat abi, çalışanlar ile birlikte bu pansiyonda mutluydum. Kimse yargılamıyordu beni. Kimse tüm hikayemi anlatmamı beklemiyordu. Sadece yanımda olduklarını belli ediyorlardı.

Dalgın dalgın kahvemi yudumlarken arkamdan boynuma birinin sarılmasıyla irkildim. Atalay ise korkmamam için "Benim benim" demişti.

Dün olan rahatlığın gitmiş ve istemsizce gün boyunca peşimde takılan gerginlik hissi Atalay'ın sarılmasıyla daha da artmıştı.

Atalay biraz daha öyle durup yanıma oturdu ve benimle birlikte manzarayı izlemeye başladı. Sessizliği bozmak için "Söylediklerimi düşündün mü?" diye sordu.

Bakışlarımı yere indirip derin bir nefes çektim. "Düşündüm. Ama dönmek istemiyorum. Görmüyor musun Atalay şu kısa sürede başımıza gelmeyen kalmadı. Cengiz araya girdi, neredeyse dayak yiyordum. Ömür abimlere söyledi. Ya bu kadar rahat bir tepki vermeselerdi? Senin ailen öğrendi. Koskoca üç ay ağzına sıçmışlar oğlum senin. Nasıl sıçmışlar da kimseye ulaşamamışsın. Yüzünün, vücudunun haline bak..." dedim her kelimede dolan gözlerimle.

Atalay destek olmak için elimi tuttu. Buruk bir gülümsemeyle ona baktım. "Korkuyorum. Geri dönmek istemiyorum. Geri dönersem sana ne olur? Abin o kadar tehdit etmiş illa bir şey yapar. Abimlere söyleyen kişiyi de bilmiyoruz. Hadi diyelim ayrıldık rolü yaptık, o kişi öğrenip söylerse ne olur?" dedim.

Atalay ise titreyen sesiyle "Oğuz'um... Haklısın biliyorum. Ama korkmuyorum ben. Tamam dönme sen. Ben gidip her şeyi halledeceğim. Babamlar da kabullenir. Kim söylemiş bulacağım ama ne olursun Oğuz'um bitirmeyelim. Ne olur..." dedi.

Elimi yanağına koyup "Atalay ben bitirelim demiyorum. Ama görmüyor musun resmen hayat bize 'olmuyor lan zorlamayın' diyor. Senin bu halini gördükçe kötü hissediyorum. Gün boyu beynim susmadı. Kim ispitledi. Ne gördü de söyledi, benim yüzümden mi?" dedim.

Atalay hızla başını iki yana salladı "Hayır sevgilim. Senin hiçbir suçun yok. Ömür'ü sevdin o seni kullandı. Kendi duygularına hakim olamayan psikopattı. Cengiz ise ayrı bir konu. Seni bu kadar kıskanıyorsa neden ayrılmadı yanından. Nişanlısı var ama bunları yapıyor. Bana gelirsek de istedikleri kadar hapsetsinler. Bir yolunu bulur yine kaçar yine gelirim sana. Ama yeter ki senin orada olduğunu bileyim sevgilim. Beklemek zor değil benim için. Sen oradaysan beklerim seni" dedi. 

Bu dedikleri beni gülümsetmişti. Gözleri yavaş yavaş doldu ve sıcak bir gülümsemeyle "Ama Oğuz'um senin orada olmadığını bilirsem... Bırak 3 ay, 1 saniye bile benim için zehir olur. Yorgunsun anlıyorum. Bırak ben savaşırım bizim için. Sırtını yasla bana düşmem ben. Zaman alır belki ama yaparız ve güzelim" demişti.

Bir süre yüzüne bakıp sarıldım. Şu anda en mantıklı şey buydu benim için. Aylarca kaçtığım düşüncelerimle yüzleşemeden bambaşka şeyler öğrenmiştim.

Her şeye kırgın ve kızgındım. Ama bir yandan da kendime kızgındım. Atalay'ın bu kadar kolay vazgeçmeyeceğini bilsem de gittiğine inanmıştım. Anında hem de...

Atalay konuyu dağıtmak için hala titreyen sesiyle "Neler yaptın buralarda" diye sordu.

Hızla geri çekildim. Çünkü gerçekten kafayı yememi engelleyen insanlar buradaydı. Yaşadıklarımı tek tek anlattım. Hepsini anlatamasam da konuşmuştum çokça. Atalay ise parlayan gözleri ve sıcak gülümsemesiyle beni dinlemişti.

En sonunda Cem yanıma gelince Atalay'dan izin istemişti. Bu kibarca git demek oluyordu. Atalay'ın yerini Cem almıştı. İkimiz de batmaya hazır güneşi izlemeye başladık.

Bu sefer sessziliği bozan bendim. "Özür dilerim. Sana haber vermeliydim. Ama kaçmak istedim ve en mantıklı seçenek o gelmişti" dedim.

Koluma vurup durmaya başladı. Gözlerinden akan yaşlarla "Gerizekalı ne kadar merak ettim seni haberin var mı? Biz orada ne olduğunu çözmeye çalışırken kayboldun lan. Bir daha böyle bir şey yaparsan seni kum torbası yapar dinlene dinlene döverim davar" dedi tek nefeste.

Nefesini düzene sokup geri yerine oturdu. Ardından Cem "Ben de özür dilerim. Endişeli olduğun zaman seni dinlemeliydim. Ama onun yerine boş boş avuttum" dedi. Ben ise onun aksine ona sarılmış ve "Önemli değil devrem. Artık unutalım o günü" demiştim.

Cem de bana sarılmış ve bir süre öyle kalmıştık. Ayrıldıktan sonra Cem stresle eliyle oynamaya başlamıştı. Söylemekte tereddüt ettiği bir şey vardı.

Kaşlarımı çatıp "Ne oldu devrem? Bir sıkıntı var gibi." dedim.

Cem ne kadar söylemekte kararsız olsa da, sözlerinin aksine kararlı duran gözlerini kahvelerime sabitledi. "Oğuz... Bak aklın hala karışıkken bir şeyler söylemek istemiyorum. Ama sen yokken çok garip şeyler oldu." dedi.

'Nasıl yani?' anlamında kafamı salladım. Cem ise "Bunu Atalay'a anlatmadım. Çünkü sanırım sadece bana garip geldi sandım ama geçen bu garipliği farkedenin bir tek ben olmadığımı anladım..." demişti. Ben de onu dikkatlice dinledim.

Cem'in her bir söylediği ile daha çok şaşırıyordum. Cem ise tüm olayları detaylı detaylı bana anlatmıştı. Bitirdiğinde ise ben sadece hala ona bakıyordum. Aniden ayağa kalkma la Cem korkmuş "Delice bir şey yapma!" demişti endişeyle.

Hızlı adımlarla Atalay'ın odasına gittim. Kapıyı çalmamla kısa sürede açmıştı. Ama kapıyı açan Barlas'tı. Hızlıca içeri girip balkonda oturan Atalay'ın yanına gittim. Cem ve Barlas da peşimden gelmişlerdi.

Cem beni endişeyle izliyordu Barlas ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kararlılık ile Atalay'a bakıp "En kısa zamanda dönüyoruz" dedim.

Atalay ne kadar dönmemi istiyor olsa da daha bir iki saat önce istemiyorum dememden dolayı kaşları çatılmış ve ayağa kalkmıştı. "Güzelim bir şey mi oldu?" diye anlamaya çalışarak sordu.

Kafamı iki yana sallayıp dudaklarımı büzdüm. "Yok, bir sorun yok. Dönelim, daha fazla burada rahatsızlık vermek istemiyorum" diye bir yalan uydurdum.

Evet daha fazla buraya rahatsızlık vermek istemiyordum. Bu doğruydu. Bir şey olduğu da yoktu. Ama olmayacak diye bir şey de yoktu...




•••••••••••
Herkese merhaba! Barlas ve Cem'in ilk zamanlarını okumak isteyenleri Şans Mahalle adlı kurguya bekliyorum.

Bu aralar Şans Kafe'ye yazdığım şeyler konusunda emin olamadığım için sürekli silip silip duruyorum. Biraz o yüzden bölümler de gecikiyor. Daha rahat yazmaya çalışıyorum ama çok iyi hissettirmiyor. O yüzden emin olana kadar paylaşmışıyorum. Umarım çok bekletmiyorumdur 🥺

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin