-34-

5.2K 394 30
                                    

"Oğuz 37 numaralı odanın klimasınsa sorun var" diye Murat abiye "Tamam abi giriş yapanlar var işim bitsin yardımcı olacağım" diye seslendim.

Yeni gelenlere yardım etmiş ardından odadaki klima sorununu çözüp en sonunda çalışan odasına yorgunlukla daldım.

Murat abi beni görmesiyle kahkaha atmaya başladı. "Ulan Oğuz tipine bak" demesiyle baygın bakışlarımı ona gönderdim.

"Murat abi oradan oraya koşturuyorum normal olarak da yoruluyorum" diye tersledim. Yorgun adımlarla kendimi Murat abinin oturduğu koltuğa atmış başımı dizine koymuştum.

Murat abi hep yaptığını yaparak saçımla oynamaya başlamıştı. "Oğlum sana diyorum dinlen diye" diye çıkıştı Murat abi.

Onu onaylar bir şekilde kafamı sallamış ve "Biliyorum biliyorum. Ama çalışmazsam düşüncelerim beni hapsediyor. Ne kadar yorulursam o kadar uykum geliyor ve düşünmüyorum. Tabi rüyamda görüyorum o ayrı bir dert" demiştim.

Murat abi babacan bir tavırla bana gülümsemiş "Keşke şu gönül yaranı dinleyebilseydik be..." demişti.

Gözlerimi kapamış ve gülümsemiştim. "Valla Murat abi ben de bilsem" dememle kafama bir şaplak yemiştim.

Tam uyumaya başlayacakken çalmaya başlayan telefonuma kısa bir küfürlerimi sunmuş ve kimin aradığını bakmadan açmıştım.

Ses gelmeyince "Alo? Kimsiniz?" dememle bağırış gelmesi bir olmuştu. "Ulan seni geberticem çocuk. Devrem demeyeceğim sikicem o olacak. Ulan çekip gidiyorsun anca küçük bir not. Arıyoruz telefon değişmiş. Ailene sorucam yanımda biliyorlar. Onları arıyorum aa konuştuk diyorlar ama beyfendi bizi aramıyor göt herif. Üç aydır nerdesin lan sen!" diye tek nefeste konuşmuştu.

Uzun zaman sonra gerçekten kahkhalara boğulmuştum. "Ulan devrem özlemişim seni be" diyebildim.

Cem ise güldüğümü duyunca derin bir nefes vermişti. "Siktirtme devreni nerdesin hemen söyle lan!" dedi.

Gülerek "Barlas halleder o işi devrem benim" dedim. O ise benim bu dediğimi takmamış "Nerdesin söyle lan geliyorum" dedi.

"Devrem dünyada bir yerdeyim. Sonra görüşürüz şimdi kaçtım" diyerek cevap beklemeden telefonu kapattım. Gelen tatlı uykuma gömüldüm.

Akşam olmasıyla Murat abi uyandırmıştı. Restoran kısmına geçmiş müşterilerle ilgileniyordum. Ama telefonum sürekli çalıyordu.

En sonunda sessize alsam da durmadan arıyorlardı. Müşterilerin siparişini alıp arkaya götürdüm. Murat abiyi görünce hızlıca yanına gittim.

"Abi arkadaşım durmadan arıyor bir açsam olur mu?" dedim. Murat abi ise başıyla beni onaylamış "Oğuz tamam bokunu çıkarma zaten. Direkt odana git uyu. Sabah beş dedin mi ayaktasın zaten. Git uyu" diyerek beni kovmuştu.

Hala aramaya devam eden Cem'e küfür ede ede odama geçtim. Hızlıca işlerimi hallederek yatağıma uzandım ve sonunda arayışını cevapladım.

"Seni öyle bir şey ettireceğim ki devrem kim olduğunu unutacaksın. Delirtme lan beni!" diye kükredi Cem. İlk defa bu kadar sinirliydi. Dalga geçecek olan içimdeki çocuğa bir tekme atarak resmen hazır ola geçmiştim.

"Cem, devrem... Arayacaktır sizi ama uzaklaşmam lazımdı. Sonrasında ise telefonu çaldırdım. Şimdilik idare etsin diye tuşlu telefon aldım. Ablamlara da Cem'in numarasını ver diyemedim. O yüzden kaldı" diye bir açıklama yaptım.

Cem ve Barlas fısır fısır bir şeyleri tartışmış ardından Cem "Neredesin söyle. Seni görmeden rahat etmem" demişti.

"Gerek yok dev-" derken sözümü yine bağırarak kesti. "Ablamı arayıp bir anda ortadan kaybolduğunu anlattırma bana" demesiyle "Çanakkale, Lilith Otel. Kime sorsanız gösterir. Ne zaman geliyorsunuz? Oda ayarlayayım" demiştim.

Cem'in sırıttığına adım kadar emindim. "Heh şöyle adam ol. Yarın öğlen en geç oradayız. İki adet oda ayarla." dedi. Anlamaya çalışarak "İki oda mı? Niye lan?" dedim.

Barlas en sonunda araya girmiş "Tunç geliyor gerizekalı ne diye her şeyi sorguluyorsun?!" demişti.

Onların görmeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim. "Aman be. Konuşmayalı herkes bir gerilmiş. Bir papatya çayı için, tütsü yakın gelmeden" dedim.

Barlas bir sabır çekmiş, Cem ise sinirle "Tütsüyü götüme soksam anca yarar. Bak lan!Oğuz ağzımı iyice bozdurdun ha! Tamam kapa yat uyu yarın geliyoruz!" diyerek yüzüme kapamıştı.

Ben de sabah için alarmlarımı kurup yorgunlukla uykuya daldım. Sabah ise bilmem kaçıncı alarmıma uyanmış ve hızlıca bir duş alarak hazırlanıp kahvaltı için restoran kısmına geçmiştim.

Murat abiyi görünce hemen arkadaşlarımın geleceğini söylemiştim. O da hiç sorun etmeden iki odayı anında ayarlamıştı.

Cem, Barlas ve Tunç'a görüşürüz demeden gittiğim için gergin hissediyordum. Eminim gelince şaplak manyağı edeceklerdi. Bu yüzden onlar gelene kadar bir türlü zaman geçmemişti.

Personel odasında dinlenirken çalışan gençlerden biri gelmiş öğle yemeği için yardıma ihtiyacı olduğunu söylemişti. Hızlıca ona yardım gitmiş ve yardım etmiştim.

Orada işim bittikten sonra kendime bir kahve yaparak su ve bir kase çikolatayı tepsiye dizmiştim. Resmen yeni gelin gibi özenerek yapmıştım.

Murat abiye haber verip girişteki küçük çardağa doğru gideceğimi söyledim. Çardağa giderken girişteki personele de haber verdim.

Çardağa ilerlerken tanıdık sesin ismimi çağırmasıyla "Cem geldin mi?" dedim heyecanla. Ve hızlıca arkamı döndüm. Ama gördüğüm silüet ile elimdeki tepsi yeri boylamıştı. Atalay kanlı canlı karşımda duruyor bana bakıyordu...

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin