-44-

3.2K 229 13
                                    

"Biraz daha! Biraz daha sağa" diye gelen yüksek sesle gözlerimi devirdim. Sinirle arkamı dönüp elimdeki perdeleri Yavuz abimin kafasına fırlattım ve "Al sen tak o zaman! Boyum yetmiyor, perdeler de mübarek bin ton!" diye söylenerek tabureden indim.

Salonda yüz üstü yatan ablamın yanına giderek ben de sırt üstü yattım. Annem ise televizyonda kanalları atlaya atlaya izliyordu.

Ablam büyük bir huzurla bana bakıp "Ne oldu lan evlatlık seni?" diye sordu. Ters ters bakıp "Yavuz abim anca konuşuyor işte, cami avlusuna bırakılan çocuk" dedim.

İkimiz birbirimize laf sokma dalaşına girmişken mutfaktan çıkan eniştemi ve yeğenimi görmemle ablama baktım. Çocuğun üstü başı süt olmuştu. Gülerek Kaya'ya "La enişte çocuğun ağzını mı bulamadın mı ne hal!" dedim.

Kaya ise ablama bakıp "Aynı annesine çekmiş. İnatçı bu çocuk. Gece bundan emin olamadım bir tane yedek yapalım" demişti. Bununla birlikte ablam annemin terliğini alarak Kaya'nın başına isabet ettirmişti. Ardından ablam gururlu bakış atarak "Analık içgüdülerim gelişiyor" dedi.

Telefonumun çalmasıyla söylenerek açtım. "Ne oldu? Aramamdan pek hoşlanmadın sanırım?" diyen Atalay ile hızla ayağa kalkarak bahçeye fırladım. "Hayatım ne alaksı var. Şu anda burada üstüme oynanıyor bunaldım" dedim somurtarak.

Atalay ise 'hm' demiş ve ardından "O zaman kaçırayım seni yavrum" diyerek gülmeye başlamıştı. Ben de gülmüş ve "O da olur da... Sen gelsen buraya daha rahat geçerdi." demiştim.

Atalay derin bir nefes vererek "Yavrum biliyorsun mekanı düğün için istemişlerdi. Ben olmasam kesin bizimkiler batırır. Ama en kısa zamanda geleceğim" dedi. Sanki o görüyormuş gibi kafamı sallamıştım.

Atalay'ı daha da sıkıştırmak istemediğim için "Biliyorum haklısın... Aman ne bileyim işte. Artık ayrı kalmaktan hoşlanmıyorum. Sanki her an bir yerden 'süprayz' diye ortama yeni karakter katılacakmış gibi hissediyorum" demiş ve gülmeye başlamıştım.

Atalay da gülmüş ve "Kötüyü çekme güzelim. Kötüyü çekme..." demişti. Ardından birkaç kişinin Atalay'ı çağırmasıyla vedalaşmış ve telefonu kapatmıştık. İçimde Atalay'a karşı oluşan bu büyük sevgi ve özlemle birlikte geri içeri girerek tekrardan yere ablamın yanına yattım.

Yavuz abim ayağı ile kafamı dürtüp "Koklasana lan kokuyor mu?" demesiyle ayağına vurup anneme döndüm. "Anne bunu yaparken bir sıkıntı çıkmış olması lazım. Doğumda bir şeyler olmuş kesin. Bu salaklık gerçek olamaz" dememle Yavuz abim kafama yastıkla geçirmişti.

Annem ise bizi takmayıp ayaklanmış "Yavuz pazara, Tuğkan fırına, Kaya çocuğu düz tut, Burak masayı topla, Oğuz mutfağa" demişti. Kadın resmen tek komutla hepimizi yönendirmişti. Gece ise rahat rahat "Anne ben ne yapayım?" demişti. Annem ise "Ayak altında dolanma ve kocana yardım et. Çocuğa uzaylı muamelesi yapıyor" diyince hepimiz gülmeye başlamıştık.

Herkes annemin verdiği görevleri yerine getirmek için dağılmış ve işler bitince de yemeklerimizi yiyip odalara çekilmiştik.

En sonunda boş olabilmenin mutluluğu ile Atalay'ı arasam da açmamıştı. Tekrar tekrar aramıştım ama açmamıştı. Sinirle telefonu komodinin üzerine koyup söylene söylene uyumaya çalıştım. En sonunda ise uykuya dalabilmiştim.

ŞANS KAFE  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin