2.3 <düzyazı>

7.7K 521 182
                                    

Orman Kitap Kafe, yalnızca gençlerin beraber veya özel öğretmenlerle ders çalıştıkları bir kafe değildi. Kafenin içinde ufak tefek odalarda öğrenciler ders çalışırdı ama dışarıda, ormana bakan alanda köpeğini gezdirmeye çıkmış yaşlılar, öğle molası veren bankacılar, yakındaki alışveriş merkezinden çıkmış çalışanlar yemek yerlerdi. Zaman zaman havalı üniversite öğrencilerini görürdüm, bazen muhafazakâr yaşlı teyzelerin günleri burada yapılırdı ve yaptıkları dedikoduya kulak kabartmak hoşuma giderdi.

Kafe benim bu dünyada en sevdiğim yerdi. Tatlıları leziz, yemekleri idare ederdi. Fiyatları ise diğer kafelere göre ucuzdu ama bu kalabalık olmasına sebep olmuyordu çünkü kafenin sahibi sinir hastası olduğunu söyleyerek içeriye herkesi almıyordu. Bir keresinde altı çocuklu bir Suriyeli aileyi fazla gürültücü ve rahatsız edici oldukları için kafeden kovduğuna şahit olmuştum. Adamın, Suriyeli babanın biz müşteriyiz haklıyız lafına tek bir lafı vardı; Biz sizin çocuklarınızın bakıcısı değiliz hadi yallah!

Açıkçası ırkçılığın hoş olduğunu düşünmüyordum ama altı çocuktan birisi benim peşimde öfkeyle Arapça konuştuğu ve beni sandalyeden atmaya çalıştığı için biraz rahatlamıştım. Fazla iyi niyet de kötüydü, o zaman bunu anlamıştım.

Timur gelene kadar kafenin sahibi Aykut Abiyle konuştum. Adam aslında sinir hastası değildi, sadece biraz sinirli birisiydi. Bunu da Türkiye'de yaşamasına bağlıyordum, her gün bir sürü insanla uğraşmak kolay değildi neticede. Ayrıca benim gibi çocuklardan nefret ettiği için içeriye çocuklu aileleri almayarak sakin bir kafe ortamı yakalıyordu. Zaten öğrencilerin bu kafeyi bu kadar sevme sebebi de buydu.

Timur içeriye girdiğinde üzerindeki yeşil-mavi oduncu gömleği ve koyu renk kotuyla asla tahmin etmediğim her şey olmasına şaşırdım. Timur beni bulunca dişlerini göstererek güldü, elini sallayarak çantasını sırtında hoplata hoplata yürüdü.

Kibar, tatlı, anime izleyen ve manga okuyan, güleryüzlü, akademik anlamda başarılı, kafa bir çocuktu. Ha, bir de gay'di.

Aynı zamanda kaba, düşüncesiz, seksist, sert tavırlı ve kesinlikle annelerimizin arkadaş olmamızı istemeyeceği bir çocuktu... Ha, bir de homofobikti.

Hangisiydi karar veremiyordum.

Maskelere alışkındım, herkes yüzüne birden çok maske geçirirdi ve hayatını o maskeleri yer yer değiştirerek devam ettirirdi. Farklı kişilikler insanın doğasında var olan bir durumdu ama birbirinden aykırı düşünce tarzlarına sahip olan kişiliklerin psikolojide bir ismi vardı amına koyayım. Kişilik Bozukluğu olan hastalara benziyordu Timur. Çok kolay ruh hali değişiyordu, düşünceleri asla stabil değildi, kısacası arkadaşlarının arasında enayi mi aslan mı emin olamadığım birisiydi.

Bir insan hem homofobik hem gay nasıl olabilirdi ki mesela?

Gay olduğunun farkında olmasa evet olabilir derdim ama bu çocuk erkeklerle beraber olduğunu bana söylemişken aynı şekilde diğerlerine de ibnelere bak ahajshs diyen birisiydi. Bunu biliyordum.

Son zamanlarda insanlar modern dünyanın nimetlerinden yararlanabilme uğruna daha açık sözlü, daha cesur olmaya yatkınlardı. Sonucunu düşünmeden okulumuzda açılan tek gey ben değildim. Emir adındaki bir çocuk, komşu liseden bana benzeyen bir başka çocukla sevgili olduğunu açıkladığında okulumuzun homofobik kimliği ortaya çıkıvermişti. Timur'un gelip bana yalan söyledin sen misin bu öpüşen dediği kişiyle beraber olan Emir, okulumuzdaki zorbalıklara, kenarda köşede kıstırmalara ve hatta zaman zaman öğretmenlerin bile çifte standartlı tavırlarından yılınca sevgilisinin okuluna aldırmıştı kaydını.

O dönem, Timur'un ve diğerlerinin tavırlarını hatırlıyordum. Okulumuzun popüler dörtlüsünün yorumları olmadan, bunca öğrenci bir oğlana saldırmayı aklından geçirmezdi zaten.

piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin