attığım kaçıncı bölüm bilmiyorum, atlamayın sakın!!!
İnsanlar, herkesten nefret ediyorum dediğinde aslında bunu ifade etmek istemezler. Yalnızca bir şeylere moralleri bozulmuştur, birisine kızmışlardır veya İstanbul trafiğinde sol şeritte kalmışlardır.
Ancak ben "Herkesten nefret ediyorum!" dediğimde, bunu gerçekten kast ederdim. Sonuç olarak ben anti-hümanist ve biraz da depresif bir gençtim. Dolayısıyla gerçekten herkesten nefret ettiğim o yaşlardaydım ve gerçekten herkesten nefret etmekle fazlasıyla meşguldüm.
"Çıkıyorum ben."
Annem elini bile kaldırmakla uğraşmadı. Yorgun argın yemek yemeye çalışıyordu ve muhtemelen yemekten sonra gözleri kapalı bir şekilde yatağın yerini bulmaya çalışacaktı.
Mesela bu sistemden nefret ediyordum. Hangi boktan sistem, hemşire ve doktorların 36 saat çalışmasını sağlardı?
Bu insanlığa aykırıydı. Annem genç bir kadın olsa da, bu nöbetlerden sonra seksenine merdiveni dayıyordu yemin ederim.
"Ellerine sağlık." dedi ben dış kapıda ayakkabılarımı bağlarken. "Yemek harika olmuş."
"Afiyet olsun. Masayı öylece bırak, ben gelince toplarım. Tamam mı?" Kapının yanındaki vizon masadan kendi anahtarımı buldum ve cebime atıp kapıyı çektim.
Hafta sonları genelde ders çalışmaya bir kafeye veya kütüphaneye giderdim. Kütüphane inanılmaz sessiz olduğu ve sessizlik havamda olmadığım için kafeye doğru yola koyuldum.
Geçen gün olanlardan sonra Timur'dan o kadar tiksinmiştim ki Cuma günü okulda onu görmemek için sıramdan kalkmamıştım. Gerçi bir diğer sebebi de gay olduğumu sanan kaba dayı lise öğrencilerinin yolumu kesip beni kıstırmaya çalışmalarıydı biraz da, neyse.
Timur'dan nefret ediyordum.
O ve onun arkadaş grubu, hayatımda nefret ettiğim her şeyin paket halinde önüme sunulması gibiydi.
Numara 1; Burak.
Burak tam bir şapşal arkadaştı. Yerli yersiz herkese laf atıp, onlarla dalga geçen veya bir kavga olduğunda onu videoya alıp bir ay boyunca ağzını yaya yaya gülen tipti kısaca.
Onun için komiklikler ise şu şekilde sıralanırdı; "31" ve "haha women".
Yani IQ numarası muhtemelen penis boyundan da küçüktü.
Burak gibi insanlar, kendilerini herkesten üstün görür ve minicik beyinleriyle dünyayı çözdüklerini düşünürlerdi. Onlara göre dünya çok kolaydı, her kapı açıktı çünkü o bizim gibi enayi değildi, bizim gibi salak değildi.
Numara 2; Mert.
Mert gibiler sessiz kuzu statüsüne girerdi. Sessiz ama sinsi.
Baktığınız zaman hiç zararı olmayacak gibi görünse de, sessizliği onun bir silahıydı ve bunu çok geç anlardınız. Bir zamanlar böyle bir dostum vardı ve o sessizlik içerisinde görünmez olabildikleri için sizin hakkınızda sizden daha fazla şey bilip bunu yine aynı sessizlikte kullanabilen arkadaş modeliydi.
Sessiz atın çiftesi ağır olur misali. Kendinizi Burak gibilerden koruyabilirdiniz ancak Mert gibilerden asla.
Numara 3; Rüzgar.
Rüzgar gibiler, en büyük kadın avcıları olurdu. Sokak tabiriyle "amcı" dediğimiz bu insanlar, nispeten iyi görünseler ve düzgün arkadaş statüsünde olsalar da, işin aslı kadın sevdaları erkekliklerinden ve hatta karakterlerinden bile üsttedir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
piç [bxb, texting]
Teen Fiction[tamamlandı.] timur: senin kendine saygın yok mu lan piç feza: yok siktir git şimdi kime inanmaya devam ediyorsan o yoldan devam et orospu çocuğu (gönderilmedi.) piç sensin lan!!! (gönderilmedi.) offff