6.4 <düzyazı>

6.2K 525 86
                                        

Feza.

Benim öfkem, benim kurtarıcımdı. Ne zaman kırılsam, ne zaman korksam, ne zaman bir şey beni üzse içime atıp sesimi çıkartmadığım şeyleri düşünüp kendimi öfkelendiriyordum. Bu sayede ağlamıyor, dertlenmiyordum. Yumruklarıma sarılmak, kendime sarılmaktan kolaydı.

Timur'la aramızda şu son birkaç haftadır ne olduğunu pek anlayamıyordum. Önce arkadaştık, sonra kütüphanede beni öpmüştü ve aynı günün akşamında Rüzgar'ın da onu öpmesiyle aramızdaki her şey yıkılmıştı.

Artık arkadaş değildik.

Hiçbir şey değildik. Çünkü o Rüzgar'a her zaman izin veriyordu. Beni öptükten sonra onun öpmesine izin vermesi kafa karışıklığının sebebi olabilirdi. Ancak her seferinde, hayatını sikmesi için tam teşekküllü izin vermesi, kendi çalkantılı duygu durumlarına beni de çekmesi beni boğuyordu.

Timur kararsızdı. Bir gün Rüzgar'dan hoşlandığını söylüyor, o kendisini dövünce bittiğini söyleyip beni öpüyordu.

Sonra ise... Eh, herkes sonrasında ne olduğunu biliyorduk.

Timur'un Rüzgar'ı atlatamadığını biliyordum. Beni öpmesine izin vermeseydim, şimdi bu sikimsonik yara bandı durumda da olmazdım.

Bunun durmasına ihtiyacım vardı. Çünkü son birkaç gündür her şey çok hızlı gidiyordu. Timur'la güzel giden bir arkadaşlığı sikip atmıştık ve sonrasında da daha sevgili bile olmadan ayrılmıştık.

Kapı çalındığında ve içeriye bir polis memuru girdiğinde herkes yaptığı işi bıraktı.

"Feza Karakaya'yı alabilir miyiz hocam?" diyen memuru duyduğum an kulaklarım kızardı.

"Neler oluyor?" dedi hocamız. Sınıf çoktan konuşmaya başladığından eşyalarımı toplayarak polisin yanına gitmem normalde olduğundan uzun sürdü.

"Çok küçük bir mevzu." dedi memur ama tamamen beni düşündüğü için böyle dediği belliydi. Kadın beni gülümseyerek aldı, sınıfın kapısı kapandığı an sordum.

"Neler oluyor?"

"Hakkında suç duyurusu var." dedi bir diğer memur. Polislerin arasında koridor boyunca yürüdüm ama ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.

"Annem?.." dediğimde kadın olan beni rahatlatmak için omzumu sıvazladı.

"Çoktan haber verdik canım. Karakolda bekliyorlar." Bu hiç de rahatlatmadı ama yapacak bir şeyim olmadığı belliydi. Polis arabasına bindirilmem ve karakola götürülmem neredeyse bana ait anılar değilmişçesine sisli pusluydu.

Korktuğumu o an fark ettim.

Kendim için gelecekte hiçbir şey planlamıyordum ama yine de ailemin başını belaya sokmak da istemiyordum.

"Acaba suçun ne olduğunu öğrenebilir miyim?" dedim yolda.

"Darp etme ve adam yaralama." dedi direksiyondaki. O, yanındaki kadına kıyasla daha sertti.

Kadın başını çevirdi. İç ısıtan bir gülümseme vardı. "Eminim halledilemeyecek bir şey değildir."

"Adam yaralamış." dedi direksiyondaki.

"Daha on yedi yaşındaki bir gençten bahsediyoruz." dedi kadın kaşlarını çatarak.

"Neyse ne, çocuk şube olan sensin." Adam arabayı bir kenara park ederken camdan, bir taksinin durduğunu gördüm. Alelacele inen çocuğu tanıyordum.

Ben arabadan indirilirken Timur koşarak yanıma geldi. Yüzü kıpkırmızıydı ve nefes nefese kalmıştı.

"Ne işin var lan–" Anladığım şeyle gözlerim açıldı.

piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin