Feza.
"Bu nasıl?" Timur'un rafından kaldırdığı yağlı boya setini elinden alıp fiyat etiketini bulmaya çalıştım.
"Dört yüz liraya seni yeni baştan yaratırım yalnız ben." diyip geri yerine bıraktım sonra.
Timur sessizce oflayıp etrafta dolaşmaya devam etmeye döndüğü sırada onu izledim. Bilmediği konu hakkında yeterince bilgi sahibiymiş gibi davranıyor, boyaları veya boş tabloları kaldırıp indiriyor, arkalarını okuyup geri yerine koyuyordu. Bazen onları cici çocuk der gibi sevdiğini de görmüştü bu gözler.
Başımı iki yana sallayarak önümdeki spatulaları inceledim. Bunları alıp bir kez kullanacak olmak ama para vermek zorunda olmak çok canımı yakıyordu. Hangisinin canımı daha çok yaktığını bilmiyordum; para vermek mi yoksa bir kez kullanabilecek olmam mı?
"Pişt!"le kendime geldim.
Timur'un çağırdığı yere ağır ağır yürüyüp yanında durduğum sırada fark etmeden omzuna değen omzumla kasıldım. Her bir temasın nefesimi kestiği duruma gelmiştik.
"Bunlar yüz lira." İşaret parmağıyla tezgahın öteki tarafını gösterdi. "Şuradakiler de elli."
Elim otomatikman en ucuz olana yöneldiği sırada yanında paket olarak gelen spatulalara baktım.
"Bu iyiymiş." dedim sonunda.
"Emin misin?" dedi kararsız bir ifadeyle. "Ucuz etin yahnisi bayat olur derler."
Omuz silktim. "Proje ödevi bu amına koyayım. Ne yapacağız altın tozlu boya mı kullanacağız? İhtiyacımızı gidersin yeter işte." dedim agresif bir sesle ama bu agresifliğim yüzündeki her bir ifadeyi kararttı.
Geldiğimizden beri ona kötü davrandığımı işte o zaman anladım. Çocuk benimle vakit geçirmek için uğraşıyordu ama bunu ona zehir ediyordum.
"Yani... O kadar da önemli değil." dedim sessizce.
"Anladım. Alalım o zaman." Sesinden bariz bir soğukluk akıyordu. İstemeden onu çok fazla ittiğimi düşündüğüm için elimdeki boyaya uzandığı sırada ona yaklaştım. Yavaşça kolumu koluna sürttüm.
Mavileri hızla beni bulduğunda esir olmuş gibi çevirdim kendimi ona. Kafası benden biraz yüksekte kalıyordu ama onu görmek ona dokunmak gibi olduğundan mesafenin hiçbir önemi yoktu.
Titrek bir nefes alıp ona boyayı uzattım. "Alalım bunu." Teması kesip arkamı döndüğüm sırada Timur'un iç çektiğini duydum.
"Alalım bakalım."
Kasaya gittiğimizde Timur benden dışarıdaki tabloları almamı söyledi. Ben dışarıdaki abinin bize hazırladığı boş tabloları alırken Timur içeride kasa işini halletti.
Elimizde tablolar ve poşetlerle otobüse bindiğimizde meraklı gözlerin altında inanılmaz keyifsiz ve konforsuz bir yolculuk geçirdik. Babam evde olduğundan onun evine gitmeye karar vermiştik. Bu yüzden Özdemir Apartman'ının merdivenlerini tırmanırken genç bir kıza rastlamamız beni şaşırttı.
Timur duraksayıp; "N'apıyorsun kız?" Sesindeki keyifli ton hemen kızın kim olduğunu anlamamı sağladı. Kardeşiydi.
"İyidir abi. Teyzemlere gidiyorum, sarma yapmış." Kızın boncuk gözleri benimkileri yakaladı. "Beyza ben." dedi ama ellerim dolu olduğundan elini uzatmadı.
"Feza."
"Ooo sarma mı?" dedi Timur ve hemen sonra bana bakıp göz kırptı nasıl, yer miyiz gibisinden. Benim tarafsız duruşum cevabını değiştirmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
piç [bxb, texting]
Genç Kurgu[tamamlandı.] timur: senin kendine saygın yok mu lan piç feza: yok siktir git şimdi kime inanmaya devam ediyorsan o yoldan devam et orospu çocuğu (gönderilmedi.) piç sensin lan!!! (gönderilmedi.) offff