5.4 <düzyazı>

5.4K 511 55
                                    

Feza.

Timur benden uzun ve benden kalıplıydı ama bir şekilde onu eve getirmeyi başarmıştım, bu başarı asla zafer gibi hissettirmiyordu ama; Onu eve getirene kadar götümden soluduğum nefesleri düzenlemek için merdivenlerde yığılıp kalmamın sebebi de buydu.

Sessizlik içinde onun yerde, sere serpe uzanmış bedenini izlerken üşümesinden endişelenerek pantolonunun ceplerini yokladım. Bir anahtar şıngırtısı duyunca sağ cebindeki anahtarları alıp kilide yerleştirdim.

Kapı açıldığında Timur'u tabiri caizse sırtlanarak salondaki üçlü koltuğa attım. Koltuğa düştüğü an inleyerek gözlerini aralayan Timur'un dibine oturdum.

"İyi misin lan?"

Acıyla inlediğinde elimi alnına götürüp gözünün önüne düşen saçları ittirdim. "Ne diyorsun amına koyayım?" dediğim sırada şişmiş mor gözlerinden birisini araladı. Mavi renkleri gördüğüm an ilk kez nefes almış gibi bir nefes doldurdum ciğerlerime.

Zorla "Teşekkür..." demek üzereyken onu susturdum. Teşekkür edilecek hiçbir şey yapmamıştım, zaten uzun zamandır istediğim bir şeydi onları dövmek.

O yeniden bayılır gibi olunca ayağa kalkıp odadan çıktım, odaları geze geze banyoyu buldum. Böyle basit anlatmama rağmen görmeyen gözlerim ve titreyen ellerim paniğimi yeterince ortaya seriyordu. Aynalı dolabın içinde pamuk, batikon ve tentürdiyot buldum. Batikonu es geçerek, birkaç bezle beraber kucağımı doldurdum. Aynayı kapatırken yüzümdeki kan izleriyle elim dondu kaldı.

Ayna aksinde öfkeli çatık kaşlar, koyulaşmış gözlerim üzerimdeki tişörte neredeyse eş bir renkteydi. Yüzümdeki bu eskitilmiş korkunç fırtınalı bakışa bakakaldım.

Bir nefes verip hoflayarak verdikten sonra bir canavar gibi hırçınlıkla ortaya çıkan öfkemi içime gömmeye çalıştım. Kaşlarımın ortasındaki boşluk yumuşayınca şakaklarımdaki ağrı dindi.

İçeri geçtim, tentürdiyot ve pamuklarla Timur'un dizinin dibine oturdum ve sessizlikle geçirdiğim zaman dilimi içerisinde Timur'un inip kalkan göğsünü gözlemledim.

Parçalanmış elini oynatıp kırığı var mı yok mu diye kontrol ederken yeniden ayıldı.

"Canın acıyor mu?" dedim elini bükmeye devam ederken. Eğer acısı varsa çatlak veya kırık olabilirdi.

"Acıyor." diyerek elini göğsüne uyuşuk bir hareketle çektiğinde daha iyi olduğunu anladım. Doğruldu, dudaklarından ani hareketi yüzünden bir tıslama duyuldu ve yüzünü buruşturdu.

"Orospu çocuğu..." dedi elini göğsünde bir noktaya bastırıp.

Görev bilinciyle elimi sweatinin eteklerine attığım sırada beni durdurup ne yaptığımı sordu.

"Bakmama izin ver." dedim yumuşak bir sesle.

"Sen kendine bak." Sesindeki boğuk tonlamayı umursamadım hatta göz devirdim. Sweatini aniden yukarı kaldırdığım zaman kollarını kaldırmayı reddetti.

"Timur Allah'ıma kitabıma bir de ben çakarım sana bak. Kaldır kollarını."

"Yeterince şey yaptın, doktorculuk oynamana gerek yok Feza."

Daha sert bir tonla, "Kaldır kollarını." Göz devirme sırası Timur'daydı ama en azından dediğimi yapmıştı.

Kolları kalktığında sweatini tek hamlede çıkarttım, kenara fırlattım. Yüzündeki yaralarla ve eliyle ilgilenmeye çalışırken göğsüne indirilen tekmeleri unutmuştum. Ancak çoktan kızarmış, yer yer yeşillenmiş beyaz göğsü nefesimi kesti.

piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin