6.0 <düzyazı>

5.6K 495 118
                                    

Feza.

Ben bitmiştim.

Yemeği servis ederken, servisleri toplarken, servisleri bulaşıkhaneye bırakırken ve hatta paydos verilip iş kıyafetlerimi günlük kıyafetlerimle değiştirirken bile Timur'u düşünecek kadar temiz bir bitişti bu.

Hem de öyle masumane bir yolla da düşünmüyordum onu, o evreyi geçmiştik. Kütüphanede yaptıklarımızdan daha sert, daha farklı bir şekilde düşünüyordum.

Duygularıma karşılık bulmaktan sanırım, bütün vücudum normalden farklı davranıyordu. Öncelikle kaşlarımın ortasındaki iki çizgi yoktu, birisi yüzüme bakıp dişlerimi sayabilecek kadar güleçtim ve ne zaman onu hayal etsem alt tarafımdaki hareketlenme bedenimi bıçak gibi kesiyordu. Onu düşünmek, en tatlı uyuşturucuydu.

"İyi akşamlar arkadaşlar." diyen garson arkadaşa tek ben yanıt versem de buna öfkelenmedim. Çıkışa yürüdüm, otobüsün saatini kontrol ettim sonra neyi kontrol ettiğimi unutup yeniden saate baktım.

Annemlere ben bu akşam eve gelmeyeceğim diye mesaj çektim, araştık konuştuk ve anlaştık. Telefonu kapatırken sınavlar için yalanını bir daha sınav haftamda kullanmamam gerektiğini düşündüm. Sınavları düşününce gülüşüm biraz kesilmişti de çünkü.

Otobüs geldiğinde kartı bastım, Timur'un iş yerime gelip beni durağa bırakması ve durakta ettiğimiz ufak çaplı kavgadan sonra onu nasıl burada bıraktığım geldi aklıma.

Şimdi ise güle oynaya ona gidiyordum.

Otobüs beni istediğim yerde indirene kadar telefonumdan şarkı dinledim, şarkıları Timur'a attım ve yorumlarımı görmesini bekledim. İletilmesi dışında mesaj gelmeyince dudağımı büzdüm.

Gerçi şu an kim bilir ne yapıyor, diye düşününce gülümsemem sırıtışa evrildi.

Timur'un beni neden öptüğünü bilmiyordum hatta bunu düşünmemeye çalışıyordum çünkü eğer sorguladıklarım gerçek olursa feci hayal kırıklığına uğrardım. Demek istediğim, Rüzgar'a olan ilgisini kesmek için beni kullandığını düşünmek bile kalbimi acımasızca kesiyordu.

Timurların apartmana geldiğimde dış kapı aralıktı, yavaş yavaş merdivenleri tırmanmaya başladığımda apartmana taşan bazı öfkeli sesleri duyuyordum. İlk başta bunları tanıyamasam da sonra Timur'un;

"Yapma lan!" diye bağırdığını duydum.

O an dizlerim titrese de onun bağırışı start ateşi olmuştu bana, üç katı da kaş göz arasında çıkıp aralık kapıdan içeri sızdığım an gördüğüm ikiliyle, keşke yapmasaydım diye düşündüm.

Gözlerim irice açılarak önümdeki sahneyi mantık çerçevesine oturtmaya çalıştım. Timur'un duvar kenarına sabitlenmiş kolları, Rüzgar'ın ince bedenini ona yaslaması resmen en boktan rüyaların gerçeğe dönmesiydi.

Kalbim atmayı bıraktı ve Rüzgar'ın Timur'u zorla mı yoksa rızası dahilinde mi orada tuttuğunu anlamaya çalıştım. Ellerini sımsıkı tutmuş ve  iki yanından duvara yaslamıştı, alnını alnına sertçe bastırmış ve bedenine en ufak bir hareket alanı bırakmamıştı. Gözlerimin önünde oynamaya başlayan siyah noktalar her tarafımı uyuştururken Timur'un Rüzgar'ı ittirip bir tokat atmasıyla gerçekte yüzüme bir tokat oldu.

Zorlaydı. Tamam. Evet. Sakin ol. Zorla. Zorlaydı.

Ne ara onların yanına uçmuştum, Rüzgar'ı omzundan kavrayıp kedi gibi arkaya ittirmiştim bilmiyorum ancak kana susayan bir vampir kadar hızlı bir şekilde Rüzgar'ı dudağını hedef alarak yumrukladım. Kolumun gerilmesi ve yüzüne iniş anı yavaş çekimde beynimde oynarken bedenim çoktan onu yere düşürecek o enfes hamleyi yapmış, üzerine çıkmıştı.

"Feza!"

Yumruklarım Rüzgar'ın yüzüne indikçe kanı parmak boğumlarımı ıslatıyordu, yumruk atmak zorlaşıyordu ama Rüzgar'ın üstünden kalkıp onu tekmeleyecek enerjim de yoktu. Acımasızca devam ettim, her bir yumruk Rüzgar'ın yeni iyileşmiş yüzünü yeniden mahvetti.

Öte yandan Timur'un beni onun üstünden kaldırmaya çalıştığını, yumruklarımı tutmaya çalıştığını biliyordum. Ancak hangi yumruğu tutsa diğeriyle devam ediyor ve tutmaya çalıştığı yumruğu ona sallarken bir şeyler haykırıyordum.

Timur endişeyle bana bir şeyler diyordu. Öldüreceksin gibi, belki de çoktan öldürdün gibi... O an kafam o kadar yerinde değildi ki akan gözyaşlarını da onun kimin için endişelendiğini de fark edemiyordum.

"Bana bu piçi koruma!" diye haykırmamla Timur'un korkuyla sıçrayıp götünün üstüne düştü. Yerdeki kan miktarından ayağı kaymıştı, bunu biraz zaman geçince anladım.

Titreyen dizlerle ayağa kalkıp yarattığım kaosa görmeyen gözlerle baktım, Timur Rüzgar'ın başında onu kontrol ederken o an başka bir şey gülle misali vurdu bana.

Zorla değildi.

Zorla değildi.

Avuç içlerimi gözlerime bastırıp yaşları durdurmaya çalıştım, buraya gelirken yaşadığım güzel duyguların ne ara yerini en tanıdık duygum olan öfkeme bıraktığını bilmiyordum. İnsan kanıksadığı çevreyi en tanıdık duygusuyla mı çözmeye çalışıyordu yoksa? Öfkem hiçbir şeyin çözümü değildi ama, henüz bunu anlayamamıştım.

Arkamı dönüp geldiğim gibi sessizce ortadan kaybolurken Timur'un korkuyla bana bakan gözleri düştü zihnime. Kaldırıma çöküp öleceğim sandım.

Benden korkuyordu, benden korkuyordu, benden korkuyordu, benden korkuyordu.

Cümle en fiyakalı tabelayla zihnimi kuşatırken Rüzgar'a ne olduğu umrumda değildi ancak sevdiğim kişiyi öfkem yüzünden kaybettiğimi biliyordum.

***

PEACE OUT

timur fezayi "gozlerimin icine bak" seklinde durdursaydi COK KOMIK OLURDU WJFMEKKFKEKFKEKFKRKF

baska bolum yok







piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin