Feza.
Biliyordum amına koyayım.
Adımın Feza olduğunu biliyor gibi biliyordum Rüzgar piçine güvenilmeyeceğini.
Parkın başında durup önümdeki üçlüye göz gezdirirken ayaklarının dibinde yatan dördüncüye bakmamak için ekstra çaba sarf ettim. Bakarsam bir daha gözlerimi de beynimi de onun olduğu taraftan çekemezdim çünkü.
Ne kadar kötü yaralanmıştı? Eline bastıklarını görmüştüm? Niye sesi çıkmıyordu?
Of!
"Oooo diğer ibne gelmiş..." dedi Mert. Burak durur mu devam ettirdi.
"Sevgilisi oğlum!"
Güldüm ama neşeden uzak bir gülüştü bu.
"Hep sizi böyle bir ortamda hayal etmişimdir biliyor musunuz?" dedim parmaklarımı çıtlatırken.
İçim içime sığmıyordu. Heyecanım uzun zamandır içimde tuttuğum öfkenin kardeşiydi.
"Karanlık, kameranın olmadığı harika bir alan. Tek eksiğimiz sopa. Ama onu da birazdan buluruz, endişelenmeyin."
Rüzgar dalga geçti.
"Uuu çok korktum."
Yanındaki arkadaşlarına güvendiğini biliyordum. Çünkü kafede onu pataklarken gözlerindeki kısa süreli korkuyu görmüştüm. Ah, rüyalarımı süsleyen o bakış.
Kendimi onlara yürürken bulduğum sırada, çok şaşırtıcı olmayan bir öfke bedenimin çevresini ikinci bir deri gibi sardı. İlk yumruğu Rüzgar'a geçirecekken Mert'in de aynı yumrukla bana geldiğini görmek eğilmemi sağladı.
Eğilip kolunun altından geçtim, Rüzgar'a yumruk atmak için yalvaran parmaklarımı teniyle buluşturdum. Etin ete çarpma sesi neredeyse terapi gibiydi. Fazla tadını çıkaramadım ama.
Rüzgar'ın kafası yana dönene kadar Burak bir başka yumrukla geldi bana, ondan yumruk yememek için geriledim. Dengemi kaybetmeme sebep olacak olsa da Mert'in üzerime atlamasıyla denge işini unuttum. Saçından yakaladım onu, önce beraber geriledik ama çok sürmedi dizimi burnuna geçirmemle canhıraş bir bağırış tutturması ve yere yıkılması bir oldu.
Yumruklarımı kaldırıp Rüzgar'la Burak'a baktım. Hırıltılı nefeslerim öfkemin başını okşuyordu ama asıl besleyici olan şey Timur'un kandan gözükmeyen yüzünün dibinde olmamdı. Onu mahvetmişlerdi.
Rüzgar'la Burak pek de farklı bir şey denemediler. Aynı anda üstüme gelmenin beni caydıracağını düşünmeleri çok komikti.
Burak'ın üzerime inmekte olan kolunu alıp büktüm ve sırtından yakalayarak Rüzgar'ın üzerine ittirdim. Bovlingteki gibi strike yaptım, Burak Rüzgar'ı da yanına katarak yere düştüler.
Hiç beklemeden koşarak üzerlerine geldim, Burak'ın eline basarak yere eğildim. Yumruklarımdan sıkılana kadar Rüzgar'ı dövdüm. Ne zaman ki tanınmayacağından emin oldum, onu bırakıp ciyak ciyak ciyaklayan Burak'a geçtim. Elinin üzerindeki ayağım sayesinde benim ve Rüzgar'ın arasında kalmış ve ben Rüzgar'ı döverken arada sırada yemişti benim nefis yumruklarımı.
En başından beri bu ana bizi getiren her şeye minnet duyarak dizimi boğazına dayadım. Burak anında yalvarma moduna geçmişti ama gözlerimin önüne inen perdeler sayesinde değil onu duymak, şu an adımı sorsalar söyleyemezdim.
Aynaya her baktığımda gördüğüm şişman çocuk için onu boğazlarken dayanamadım, kafasını kaldırıp yere çarptım. Tok sese rağmen koca kafalı olduğunu vurgulayan bir şekilde bayılmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
piç [bxb, texting]
Jugendliteratur[tamamlandı.] timur: senin kendine saygın yok mu lan piç feza: yok siktir git şimdi kime inanmaya devam ediyorsan o yoldan devam et orospu çocuğu (gönderilmedi.) piç sensin lan!!! (gönderilmedi.) offff