7.8 <düzyazı>

5.2K 421 86
                                    

Feza.

Gözlerimi, bir perdenin aniden açılması gibi açtığımda bedenime dolanan ahtapot kolları ve sırtımdan çıplak bölgelerime kadar inen sıcak nefesleri hissedebiliyordum. Timur'un alnı boynumdaydı. Yüzüm pencereye aykırı durduğundan gayet iyi bir pozisyonda olduğumu ve huzurun sıcak çikolata tadını neredeyse alabiliyordum.

Dudaklarım salak bir sırıtışa ev sahipliği yapmaya başladığında idrar kesemin kısa süreli zulmünü göz ardı ettim. Kendime bu anın tadını çıkartmak üzere izin verdim. Altın harflerle kazıdım bu anı beynimin en fiyakalı köşesine.

Sonunda bu yataktan biraz daha kalkmazsam yatağın dün geceden farklı şekilde ıslanmak zorunda kalacağını anladım. Timur'un bira fıçısı gibi olan bir kolunu kaldırıp bedenimi hareket etmeye zorladım ama beyefendinin diğer kolu resmen yatağın altından tüm göğsüme uzanan bir tür zırh olduğundan doğrulamadım.

İç çekerek yatağa düştüğümde kollarımdaki gücün çekildiğini hissettim. Dün geceden sonra bu şaşırtıcı değildi ama gittikçe zor duruma düşüyordum.

"Timur." dedim fısıl fısıl.

Ses çıkmayınca biraz yükselttim tonumu. Timur kış uykusuna yattığından ötürü sanıyorum, yine uyanmadı. Oflayarak önümdeki kolunu arkama attıktan sonra göğsüme yapışan toynaklarını söktüm.

"Offf!" diyerek kalkacakken aniden belimden tutulmak suretiyle yatağa geri çekildim. Gayriihtiyari bir inleme ve oflama arası; "Lan!" çıktı dudaklarımdan ancak üzerime çıkan Timur'un mavi gözleriyle karşılaşınca ise kalbimle birlikte tepkim de yumuşadı.

Timur uyandığında gerçekten küçük bir ayı yavrusu gibi oluyordu. Şişmiş mavi gözler ve dağılmış sarı saçlar bu dünyadaki en şirin manzaraydı. Kollarını iki yanımdan yatağa dayayıp;

"Günaydın..." Boğuk sesini duyunca gülüşüm genişledi.

"Günaydın?"

"Nereye gidiyorsun sabah sabah?"

Dudaklarımın ucuna kadar gelen tüm iğneleyici lafları gerilettim. Dün akşam buraya gelme amacım onu artık incitmemek üzereydi. Ve sözümü tutmaya kararlıydım.

"İşemeyeydi en son ama sen böyle sorunca bi' emin olamadım şimdi."

Yani en azından deniyordum...

Timur kıkırdayarak üzerimden kendini çekti, yandaki boşluğa kedi gibi zıplayıp kolunu kafasının altına, elini yanağına yasladı.

"Demek çiş zamanın geldi. Kumunu hazırlamamıştım aslında." dediği an göğsünü çimdiklemekten kendimi alamadım.

"Bana kendini dövdürtme." dedim sinirli çıkarmaya çalıştığım bir sesle.

Timur acıyla ahlayarak göğsünü ovuştururken ben komodine tutunarak kalktım. Belime saplanan acı krampların orada olmamalarını istemek boşa bir dilekti. İki üç yamuk adım neyse ki beyaz atlı prensin beni kolumdan tutmasıyla son buldu. Timur bir kolunu belime dolayıp beni hiç ağırlığım yokmuş gibi kaldırdığı an nefesim kesildi.

"Ananı–" dedim düşme korkusuyla ona sarılırken. Neyse ki cümlem onun kahkahasıyla boğuldu ve diğer kolu dizlerimin altından beni güzelce yakaladı.

"Ödümü koparttın piç." dediğim sırada çoktan banyoya girmiştik. Mütevazi evinin banyosu da nispeten küçük sayılabilirdi. Beni ortaya bırakıp kıçıma minik bir şaplak kondurdu.

"İşini hallettikten sonra yatakta tembellik etmeye geri gel."

"Acıktım oğlum ben." dedim göbeğimi kaşıya kaşıya musluğa gittim. Suyu açıp iki avcuma doldurduğum soğuk suyu yüzüme çarptım.

piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin