Köşe başında, üzerimde siyah oversize bir sweatshirtle dikilirken güneş yeni battığından havada yavaş yavaş soğuyordu. Bacaklarımı sallayarak köşe başındaki direkten kaldırıma zıplamaya çalıştım.
Bacağım direğin olduğu yerden kaldırıma yetişmeyince dengemi kaybederek sendeledim. Birisinin elleri belime sarılmasa kendimi yerde bulmam işten bile değildi.
"Dikkat et, Ninja Warrior." Timur'un sesini kulağımın hemen dibinde hissedince arkamı dönerek ellerinin arasından çıktım.
Kalbim belime tutunan ellerini düşününce göğsümde zıplamaya başladığından rahatsızca kıpırdandım.
"Tutmasan düşecektim."
Elini ensesine götürüp kaşıdı. "Sorun değil." Utangaç tavrına aynı şekilde karşılık verdim.
Beraber sözsüz bir anlaşma imzalamışız gibi yürümeye başladığımız sırada Timur'un uzun bedeninin yanımdaki varlığının fazlasıyla farkındaydım. Kumrala çalan saçları, dalgalı buklelerle alnına dökülüyordu, mavilerini gölgede bırakacak kadar güzeldi saçları. Kulağındaki titanyum küpeler ışıkla farklı renklerde parlıyordu. Oduncu gömleğinin kapşonu kafasındaydı ve ipleriyle oynuyordu.
Beraber kokoreççiye gidene kadar Tiktok saçmalıklarından, gündemsel dedikodu ve oyunlardan bahsettik. Konu siyasete veya onun arkadaşlarına gelmeden de kendimizi Boğaz kenarında bir seyyar kokoreççinin önünde durana kadar bahsetmedik.
"Eee?" dedim ona. "Rüzgarlarla barıştınız mı?"
Timur şokla bana baktı. "Sen... Nereden biliyorsun lan?"
Bunu sormamak için kendimle savaşmış ama kaybetmiştim o yüzden omuz silkerek yanıtladım onu.
"Burak gerçekten çok boş bir karakter. Sizin gruptan çıktığınızı falan Aslılara söylemiş. Aslı zaten dedikoducu birliğinin başı yani, ondan duydum. Sadece sizin gruptan çıktığınızı ama. Neden olduğunu bilmiyorum."
Ekmeği plastik tabağa bırakıp eliyle ağzının köşesindeki kırıntıları temizledikten sonra yutkundu.
"Barıştık, evet." dediğinde daha fazlasını anlatması için bekledim ama ekmeğinin kabuğuyla oynamak dışında bir şey yapmayınca yine sordum.
"Benim yüzümden mi kavga ettiniz?"
"Hayır. Ne alaka?"
"Benimle tanışmak istediklerini söyledin ama tanışmayacağımızı da söyledin. Dolayısıyla düşündüm ki belki bu konuda üstüne gelmişlerdir ve sen de sinirlenmişsindir?"
"Yani..?" diye uzatarak söyledi kelimeyi. Söyleme tarzından anladım böyle olmadığını.
"Ne oldu?"
Timur kısa bir anlığına kafasını yukarı kaldırıp havaya baktı. Dertli görünüyordu.
"Biraz uzun bir konu."
Ekmeğimi onun gibi tabağa bırakıp kolama uzandım. Teneke kutuyu diklemeden önce;
"Zamanım var. Dinlerim." dedim.
Bir iç çekti. "Rüzgar, Ayşegül'e burnunu yaptırmasını falan söylemiş, dalga geçmiş kızla. Kız da resimciye söylemiş bu sefer resimci gelip bizimkileri disipline yollayınca Burak'la Rüzgar kavga etmiş."
"Biliyorum bunu." dedim ama Timur dudaklarını diliyle ıslatıp devam edince kalbim alt üst oldu. Anlattıklarından değil. Küçük pembe dilinin dolgun dudaklarını ıslatmasından ötürüydü kalbimin bu acemi hızı.
"Sonra işte, grupta da ben onları barıştırmalıydım sözde. Çünkü genelde öyle yaparım. Ama bu sefer Rüzgar'a davranışı yüzünden çok kızgındım ve bu sefer kendimi tutamadım, bir şeyler söyledim. O da söyledi derken çıktık ikimizde gruptan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
piç [bxb, texting]
Teen Fiction[tamamlandı.] timur: senin kendine saygın yok mu lan piç feza: yok siktir git şimdi kime inanmaya devam ediyorsan o yoldan devam et orospu çocuğu (gönderilmedi.) piç sensin lan!!! (gönderilmedi.) offff