6.8 <düzyazı>

6.5K 586 97
                                        

Timur.

İki bira çok fazla bira demekti ve iki hafta da çok fazla zaman demekti. Bomboş bakan gözlerle etrafı incelerken ev benim değilmiş gibi şaşkındım. Sinan çoktan sızdığı koltukta belki de yüzüncü rüyasını görürken telefonumu kaydırıp Feza'nın hesabını yeniledim. Şu son iki haftada en nefret ettiğim şey hesabını asla aktif kullanmamasıydı. Ha bir de onunla konuşamamak vardı...

Eğer tamamen dürüst olacaksam, Feza'yı inanılmaz özlüyordum. Hatta bazen bu hissin vücudumdan taştığını, ayaklarımın dibinde biriktiğini hissediyordum. Ona gitmek için yalvaran ayaklarım sözlerimizle zıt düşmese giderdim.

Beynimin içinde bir yerde kopan fırtınaları bastırmak için üçüncü biramı da Emir'in yeni gey diziden bahsetmesini dinleyerek içtim.

Hayatım boyunca kendimi çok güzel kandırmıştım, hayatım boyunca hiç değmeyecek birisi için olmadığım birisi olmuştum ve şimdilerde ise düşüncelerim beni avlıyordu. En öncelikli düşüncem maskelerin ardından çıktığımdan beri çıplak gibi hissettiğim o andı. Artık herkes benim gey olduğumu biliyordu ve telefonuma gelen tehdit mesajları, doğru yola girmem için gönderilen ayetler ve okulda ayıplanarak bakılan gözler sayesinde kendimi hiç olmadığım kadar çıplak hissediyordum.

Ama bu çıplaklığı örtmek istemiyordum. Olduğum kişiyi uzun zamandır yadsıyordum, şimdi bu çıplaklık özgürlükten daha tatlı geliyordu. Evet, yolda kıstırılıyordum ama en azından eskisi gibi onların çirkin yüzlerine bakıp gülmek zorunda kalmıyordum.

Diğer düşüncem ise bunları gerçekte kim için yaptığımdı. Gelişimim açısından bunu kendim için yapmıştım evet ama eğer Feza olmasaydı, yanımda durmasaydı ve hep daha fazlası için omzumu sıvazlamasaydı, bana kızıp bağırmasaydı asla yapmazdım. Onun için yaptım demiyordum ama onun sayesinde yapmıştım, orası kesindi.

Bana cesur olmayı o öğretmişti. Belki de bu yüzden ona bu derece bağlıydım.

"Lan, beni dinliyor musun?"

Telefonu masaya ters çevirip kafamı elime yasladım. "Dinliyorum." Ama dinlemiyordum.

Dinlemek istediğim tek kişi Feza'ydı ve beynim alkolle sulandıkça bu istek sanki ruhumun derinlerinde can buluyordu. Ona insanın suya ihtiyacı olması gibi ihtiyacım vardı. Arkadaştan flörte ve flörtten hiçbir şeye öyle hızlı geçiş yapmıştık ki dengem şaşmıştı. Bu hisleri neden hissettiğimi bilmiyordum ama kendimi törpüleyemiyordum da... Saçmaydı. Çok saçmaydı. Bir sürü arkadaşım vardı, beni düşünen kardeşim, kuzenlerim vardı. Benden nefret edenler kadar beni destekleyenler vardı. Ama sanki Feza olmayınca hiçbirinin bir anlamı yoktu.

Öyle bir arzuyla telefonumu kaldırdım ki bir an Emir bile küfür etti.

"N'oluyor amına koyayım?"

Titreyen telefonu çevirince ekranda gördüğüm yazıyla ise küfür etme sırası bendeydi.

"Hassiktir Feza!"

Ama parmaklarımın söz dinleyen bir asker gibi onun ismini gördüğü gibi yeşil kısmı kaydırmasıyla küfrüm mırıltıya dönüştü.

Elimi ağzıma çat diye kapatıp gözlerim faltaşı gibi açılmış bir halde Emir'e baktım.

Oğlan; "Lan sen mi aradın?!" dedi ama hemen karşı çıktım. "Yok yemin ederim! Aramamıştım daha!"

Telefonu elime alma amacım oydu ama yalan söyleyemeyecektim.

Emir telefona bakınca gözleri benimkiler gibi açıldı ve o an unuttuğum gerçeği yüzüme çarptı. "Lan açtın mı telefonu?!"

Çığlık atarak telefonu fırlattım. "AAAA!"

Emir kafama sertçe geçirmek suretiyle eğilip telefonu aldı.

"Selam Feza kanka... Burada... Ya biraz kafası iyi de, vermesem daha iyi olur... Yok, sonra pişman olacağı şeyler söylerse diye..." Emir'in yüzü karardı.

"Tamamdır Reis." İle bitirdi konuşmayı, bana uzattı telefonu. "Seninle konuşmak istiyor?"

"Ben konuşmayı bilmiyorum." diye fısıldadım Emir'e. Ama Emir gözlerini uyarırcasına açarak telefonu elime tutuşturdu.

Konuşmayı istiyordum ama konuşursam onun kararlarına saygı duymayı bırakacak kadar deliririm diye korkuyordum. İki haftadır ortalıkta resmen kan müptelası sinekler gibi dolanıyordum.

El mecbur aldım telefonu, dayadım kulağıma. "Alo?" Dilim damağım kupkuruydu.

"Alo?" dedi Feza. Sesini duymamla gözlerimi kapatıp koltukta arkama yaslanmam bir oldu, hatta daha da gömüldüm içine. Sıcak karamel kıvamındaki bir his kalbime dolduğunda ablak bir sırıtış oturdu yüzüme.

"N'aber yakışıklı?" dedim flörtöz bir sesle.

"Ne diyorsun amına koyayım, bugün kavga etmişsin iyi misin diye aramak istedim."

Dürüstçe; "Sen arayınca daha iyi oldum."

Feza bıkkın bir iç çekti. "Timur..." Uyaran sesiyle hemen kendime geldim.

"Pardon, biraz özledim de."

"Sarhoş musun sen?" dedi Feza. Sesindeki keyifli tonu yakaladım.

"Evet." dedim sırf onunla daha fazla konuşabilmek için; "Üç bira içtim ama istersen ayılabilirim de yani? Ayılayım mı?"

Feza dudaklarını birbirine bastırdığı belli bir kıkırtıyla benim içimi gıdıklarken ayaklarımı sallayarak enerjimi atmaya çalıştım.

"Ayıl dersem ne yapacaksın?"

"Kendimi soğuk duşa atacağım, sonra Emir'e kahve yaptıracağım." Emir nah çekti ama yine de onu umursamadan; "Zorla." diye ekledim.

O, "Nah yaparım." derken Feza; "Sadece ikiniz misiniz?" diye sordu.

"Yok." dedim. "Sinan'da var." Oğlanın uyuyuşunu tarif edip güldüm. "Ağzından sular aka aka uyuyor."

Feza, "Tamam. Ayılt kendini." diye emir verdiğinde başımı eğdim.

"Ne?"

"Ayıltayım mı demedin mi? Ayılt kendini. Ben geldiğimde tamamen ayık olmazsan ağzını burnunu kırarım."

Koltuktan fırladım ancak dünyanın bu dönen halini hesaba katmadığımdan yere düştüm. İnleyerek kulağıma tuttuğum telefona seslendim.

"Ne böğürüyorsun hayvan?" dedi Feza yine.

"Buraya mı geleceksin?"

Emir'in gözleri büyüdü beni duyunca.

"Geleceğim." dediğinde ruhum yerinden çıktı.

"Nasıl yani? Biz şey değil miydik? Küs?"

"Küsmek ne amına koyayım, çiçek olup barışalım bir de?"

Beynim cümlelerini bir sıraya koysa da paniğim o cümleleri anlamamam için zorluyordu beni.

"Ne diyorsun Feza?!" dedim yüksek bir sesle.

"Diyorum ki, aramızdaki mesafeden çok sıkıldım."

"Ben geleyim sana?"

"Gelme."

"Neden?"

"Çünkü ben çoktan geldim sana."

***

feza o kadar aşık ki abi of OFFFFF

sonraki bölüm nolucak sizce??? (yalnızca yanlış cevaplar)




piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin