3.6 <düzyazı>

5.9K 498 122
                                    

Aslında ben zeki bir çocuktum. Bir duyduğumu tekte anlayabiliyordum fakat insanın basireti bağlanınca en basit komutlar bile farklı bir dil gibi geliyordu kulağa.

Zekadan bağımsızdı bu durum, daha çok kalbin kırılmamak için verdiği üstün bir çabaydı. Korunma mekanizması çok boktandı, itiraf etmek gerekirse şu an konuşmak, soru sormak istiyordum ama söylenilenleri duyamıyor ve anlayamıyordum.

Timur, "Uzun zamandır böyle hissediyorum..." , "Rüzgar..." şeklinde başlayan veya buna benzer cümleleri söylerken yalnızca onun dudaklarını izledim. Her konuşmasında öne kıvrılan dudakları sonunda durduğunda gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım.

"İyi misin?" dedi Timur, bir dakika önce benim elim onun bileğindeyken şimdi roller değişmişti. Desteğe ihtiyacı olan bendim.

"Ne oldu bir anda?" dedi Timur. "Başın falan mı dönüyor?"

"Dönüyor, evet." dedim ve beni çocuk kitaplarının yanındaki mavi renkli sandalyeye oturtmasına izin verdim.

"Nasıl Rüzgar'dan hoşlanabilirsin?" dedim bir anda kafamı kaldırıp.

Timur dizlerinin üstüne çöküp benimle aynı boy hizasına geldi. Ellerini dizlerime koyup benden destek alarak oturdu.

"Anlatmak istemiyorum."

"Güzel. Zorundasın zaten."

Sesim bir mağaranın içinden çıkıyormuş gibi yankılı geliyordu kulağıma. Timur bana baktı ve güvenmek zorunda olduğunu anladı. Bana bunu anlatmak zorundaydı. Buna ne kadar ihtiyacım olduğunu bilemezdi.

"Kendimi bildim bileli Rüzgar etrafımdaydı. Altı yaşımdaydım oradaydı, yedi yaşımdaydım oradaydı. Sekiz, dokuz, on... Kendimi keşfettim, kendimi keşfettiğimin sabahı yine yanımdaydı. Bilmiyorum belki de alışkanlık dersin sen buna, salaklık dersin hatta belki de ama ondan delicesine hoşlanıyorum."

Bana bakmaya utanıyordu.

"Bu yüzden mi benimle arkadaş olmak istedin?" dediğimde başını salladı ama benim gözlerim çift görecek kadar kararmıştı.

"Bu yüzden gey olduğumu itiraf ettirmeye çalıştın, bu yüzden sürekli onu bana karşı korudun, bu yüzden arkadaşlığınızı bitirmek istemedin..." Aklıma gelen daha bir sürü bu yüzden vardı ama hepsi gelip götüme de girse sonuç değişmeyecekti.

"Madem ondan hoşlanıyorsun..." diye devam ettiğimde duraksadım. "Hayır." Daha fazla merak ettiğim şey şuydu.

"Nasıl homofobik birisini sevebilirsin?"

Timur'un soruma tepkisi kaşlarını çatmak oldu. "Bilmiyorum." diye yavan bir cevap verdi ama bildiğini biliyordum. Çünkü ben Timur'a neden çekildiğimi biliyordum, herkes bilirdi. Ne kadar yüzeysel ne kadar derin olursa olsun bilirdi. Kendine itiraf etmekten korkanlar hariç herkes bilirdi.

"Şaka değil mi?" dedim ona. "Şaka yapıyorsun."

"Rüzgar kötü birisi değil, sadece bilgisiz."

Ellerini dizlerimden ittirip ayaklandım, titreyen ayaklarıma rağmen öfkeme tutunarak ayakta kaldım.

"Hayır, kötü birisi. Ve sen de insanları zorbalayıp oldukları kişi için onlara kendini kötü hissettiren birisini seviyorsun. Onunla arkadaş olman zaten bir şey ama onu sevmen... Bu kendine yapabileceğin en büyük kötülük abi."

Timur doğruldu, ona tepeden baktığım zaman çabuk doldu. Ancak her ne kadar benden uzun olursa olsun hissettiğim tek şey üstünlüktü. Haklılığın acı tatlı bir tadı vardı.

"Hiç kimse safi kötü olamaz Feza. Çıkar at gözlüklerini. Sen ve ben aynı Rüzgar'ı tanımıyoruz."

"Evet, sen hiç zorba olanla tanışmadın çünkü." diye lafı koydum. Timur neredeyse üzülmüş gibi rahatsız bir nefes verdi.

"Yanında dururken bile seni bu kadar değiştirdiyse karşısına geçtiğinde neler yapabileceğini görmüyor musun?" diye sordum ona. "Artık arkadaş değilsiniz anladığım kadarıyla?"

"Evet, değiliz." diye yanıtladı. "Böyle olacağını biliyordum ama."

"Okula gidince göreceğin muamele için suçlaman gereken kişi ben değilim o halde."

"Asla seni suçlamam." dediğinde bu düşünceli haline yumruğumu geçirmemek için zor durdum.

Galiba buydu. Timur'a olan saygımın sonunu sıyırdığım, ona olan şiddetli duygularımın sonu burasıydı. Ne kadar düşünceli olursa olsun, ne kadar sevecen ve bilgili olursa olsun kendisini sevmeyen birisini, kendisini kabullenemeyen birisini ne kadar sevebilirdim ki?

Sevmenin her zaman basit bir denklemi olduğunu düşünmüşümdür. Ruhlar ve düşünceler aleminde size en uygun insanı seçerdiniz, eğer sığ birisiyseniz bu çoğu zaman dış görünüş veyahut banka hesabı da olabilirdi ama ne diyebilirdim ki? Ben hiçbir zaman fiziğe bakacak bir çocuk olmamıştım ve düşüncelerine saygı duyduğum insanı da çarçabuk severdim. Basitti. Benim için basitti ama Timur bunu karmaşıklaştırmak için elinden geleni yapmıştı.

Karman çorman bir halde dükkanın kapısına yürüdüm, sorgusuzca takip etti beni.

"Feza," diyerek beni tuttuğunda ona bakmak istemesem de nükseden kaçma isteğini dinlemek onu dinlemekten kolaydı. Yine.

Yine ondan kaçmayı onunla yüzleşmeye seçiyordum.

"Gitmek istiyorum."

Hemen kabul etti. "Pekâlâ."

Manga kısmına bakamadan dükkanı kilitledik, o yeniden fenerin oraya anahtarı bıraktı ancak bu kez sırtımı ona dönerek ne sıyrılan sweatine baktım ne de espri yaptım.

Timur'la pasajdan çıkarken, ben sola o ise sağa döndü. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı. Onunla gitmek istemiyordum.

Garip bir ortam oluştu aramızda. Ben boynunda olmayan bir noktaya bakarken yumruğumla arkamı işaret ettim.

"Buradan gideceğim." Tam arkamı dönmüştüm ki fısıldar gibi seslendi. Akşam esintisi etrafımdan dolaşarak sözlerini bana taşıdı.

"Gideceğini söylemiştim."

Topuklarımın üstünde döndüm ona. Sinirimi bozacak her şeyi söyledikten, yaptıktan sonra gitmeme mi şaşırıyordu?

"Sen olsan sen de giderdin."

***

hic kontrol etmiyom cunku BXB'DE 4. OLMUSUZ NASIL BI SEYSIJIZZZZZ

piç [bxb, texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin