Feza.
Benim için yaptığı her şey, neredeyse kalbime yakın noktalara ok gibi düşmüştü şu zamana kadar. Ve her seferinde vuruldum sanmıştım ama her yeni ok ile birlikte yeni baştan başlamıştım.
Timur bana dokunduğunda, benim iyiliğimi gözettiğinde en basit hamlesi bile beni mahvediyordu. Bana sadece bakabilirdi ve ben o bakış için senelerce yanardım.
Bu kadar basitti.
Bu yüzden bu korkunç hisler beni her seferinde şoka uğratıyordu.
Timur'u dövmek istiyordum. Çünkü benim şokla baş etme yöntemim, bilinmezle baş etme yöntemim yumruklarımdı. Ben korktuğuma saldırırdım. Ama Timur'a saldıramazdım. İstesem de ona yumruğumu kaldıramazdım.
Bu yüzden kaçıyordum sürekli. Bu yüzden itiyordum onu. Affetmemek için değildi yaptığım şey, affettikten sonra yaşanacak olan her şeyden korktuğumdandı.
Timur kendisini bir ilişkiye hazır hissetmiyordu evet ama ben de hissetmiyordum. Hele de bana yaptığı o şeyden sonra, beni nasıl kırdığını hatta kırmaktan öte toprağa gömüşünü gördükten sonra ilişkimizin yürümeyeceğine neredeyse emindim.
Ama bir yandan da kalp istediğini istiyordu. Onu gördüğümde yeni baştan çarpan kalbim, ona her yaklaştığımda yanan beynim, bana bir bakışıyla beni kıvrandırabilmesi ve her şeyiyle onu istiyordum işte.
"Dün nereye kaçtın yine?"
Sınıfımızın kapısında gördüğüm bedenle gerildim. Öğle arasındaydık ve tam bir korkak olduğumdan yemeği de sınıfta yiyip ondan kaçmak istemiştim.
Ve evet, dün de bir anda evinden çıkıp gitmiştim. Beni durdurmaya çalışsa da işim olduğunu söylediğimi hatırlıyordum.
"Sana soruyorum." Ellerindeki iki tosta kilitlenip kaldım. Aslında yemeğimi evden getirmiştim ama tost bol sucukluydu. Kolunun altına sıkıştırdığı limonatayı sırama koydu.
"İşim vardı." Sesim kolunun altındaki limonata kadar soğuktu.
Yanıma otururken, "Ne işi?"
"Ne işi?" dedim trans halinde limonataya bakakaldığımdan ne sorduğumu bile bilmiyordum.
Timur tek kaşını farkında olmadan kaldırıp sordu. "Lan sen benimle taşak mı geçiyorsun?"
Duyguları bu derece kabullenip yok saymaya çalışmak çok zordu. Onu öpmek istiyordum, ben öpsem bana karşılık vereceğini de biliyordum ama cesaretimi bir türlü toplayamıyordum.
"İş işi işte. Sana ne." diye terslendiğimde tam olarak aşkla onu izlemekteydim. Sesimdeki hırçın ifadenin yarısı bile yoktu gözlerimde. O yüzden gözlerimiz buruştuğunda onun da o sert ve sorgulayan ifadesi yumuşadı. Hangimiz önce kendine geldi bilmiyorum ama benim önüme bakmam onun da bir dirseğini masaya dayamadan önce bir eliyle limonatayı önüme ittirmesi panik doluydu.
Tostlardan birisini de uzattı.
Tostu alırken parmak boğumlarına dokundum, soğuk elleri elektrik vermiş gibi tostu dudaklarıma götürdüm. Ama ısıramadım.
"Feza..." dediğinde ne diyeceğini merakla bekledim. Tost sebepsizce masaya geri giderken elim limonataya uzandı.
"Hm?" dedim beceriksiz hareketlerle açtığım limonatadan serin bir yudum alırken.
"Bana baksana." Ricası neredeyse çocuksuydu. Başımı çevirdim. Yeniden buluştuk. "Artık kaçma." dediğinde kulaklarım çınladı. Göz ucuyla bana yaklaştığını gördüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
piç [bxb, texting]
Teen Fiction[tamamlandı.] timur: senin kendine saygın yok mu lan piç feza: yok siktir git şimdi kime inanmaya devam ediyorsan o yoldan devam et orospu çocuğu (gönderilmedi.) piç sensin lan!!! (gönderilmedi.) offff